Paylaş
Oturup bir çift laf etmişliğimiz, karşılıklı bir kahve içmişliğimiz yok...
Karanfilli köy ekmeği ya da köy yumurtası almaya giderken arkasından özlemle bakmak nasıl bir duygudur bilmem ve hiç bilemeyeceğim belki de birini gerçekten büyük bir aşkla sevmedikçe.
Bir kız çocuğunun “muhteşem çok” sevdiği bir baba Hutbi Bey.
Kızının çocuğu Hutbi Bey.
İki kadının birden sadece “O” olduğu için sevdiği gerçek aşkı.
Tepedeki güzel taş eve, bisikletiyle getirdiği mektupların hiçbiri bana ait değil. Ne postacılığından haberim vardır bu yüzden ne de sırt çantasını bir kez olsun çapraz asıp uzaklaşırken Mesudiye yollarında görmüşümdür kendisini...
Kendisine aşık olma ihtimalim olabilirdi benim... Ve tabii sizin de...
Eğer Pablo Neruda’nın sürüldüğü, o küçük Akdeniz adasında geçen aşk filminin kahramanı gibi hissettirdiği güzel kadının yerinde olsaydım...
O’na benim kadar aşık bir kızım da olabilirdi. Kahramanların sadece masallarda yaşadığına inandığım için ya da bu sefil, bencil yüzyılda bir kahramanla tanışma şansımın olmadığına inandığım için bir kahramanım olmadı benim.
Sizin oldu mu bilmem.
Şu zamanda beyaz atlı prensi beklemek de saflık kabul ama doğruyu söyleyin hiç mi içinizden geçirmediniz O’nu gördüğünüzde güneş doğmuş gibi içinizin aydınlanacağı bir kahraman, sevgili, bir baba, aşka bulanmış bir sevgiyi?
Oysa vardır kahramanlar.
Ya bizim çekip çıkarmamız gerekir onları sıkıştıkları yerlerden ya da onlar bizi bulurlar beklenmedik dönemeçlerinde hayatın.
Şanslıysanız ve görmüşseniz gözündeki ışığı, o anda derin sonsuz bir kuyudan aşağı düşer gibi yuvarlanırsınız ve o anda başlamışsınızdır sevmeye.
Bırakmayın.
Pek de şanslı değilseniz başka yaşamlarda tanık olabilirsiniz siyah beyaz puntoların arasına gizlenmiş kahramanların.
19 Nisan Salı günü Hürriyet gazetesinin 27. sayfasında bir ölüm ilanı, ölüm ilanından çok ilanı aşk...
Bir kahraman olduğunu bilmeden yaşamış bir adam, baba, eş, erkek, dost, kardeş, çocuk.
Hutbi Bey.
Yaşamdaki en büyük görevini başarıyla yerine getirmiş bir insan.
Büyük paralar, evler, eşyalar, hisse senetleri, arabalar bıraktığını sanmıyorum ardında...
Olsa olsa kocaman bir aşkla yaşanmış bir hayat.
Yaşamdaki tek gerçeğin hakkını vermiş bir insan.
Bu yüzden kahraman.
O’nun ardından sevgiyle yas tutan iki can...
Sahi sizin kahramanınız oldu mu hiç?
Ya da sizin kahramanınız öldü mü hiç muhteşem çok sevdiğiniz?
Benim olmadı.
Sadece yolculandığına tanık olmuşluğum var bir gazetenin 27. sayfasında...
SAKINCALI PARAGRAF
ANKARA’da sosyal aktivite denince akla gelen tek şey AVM’ler. Alternatifsizlikten insanları AVM’lere yönelten belediyeler ne zaman rant kaygısı olmadan insanların bu ihtiyaçlarını giderecek mekanlar oluşturmaya başlayacaklar doğrusu merak ediyorum.
Paylaş