Hepimiz başkasıyız

Haberin Devamı

“BAŞKASI gibi değil kendin gibi yaz” dedi içimin sesi gibi bir dost.
“Yazamam” dedim.
“Okuyanın istediği gibi, orta yolu bulan, ortalığı kana bulamayan, taciz etmeyen, öfkelendirmeyen şeyler yazmalıyım ben.”
“Yazmazsan ne olur?”
Düşündüm, aslında pek de bir şey olmaz. Aslında hiçbir şey olmaz. Ya da olabilir ve ben birçok alay, aşağılama vb. incitici şeyle karşılaşabilirim, daha fenası yazılara feci ambargo yiyebilirim.
Kimin umurunda bunlar?
Sadece benim.
Yani bana karşı ben.
Bu Pazar anneler günü...
Başkası gibi yazmaya muktedir ben, başkası gibi, anneler günü için aşağı yukarı şu satırları yazmayı planlıyordum aslında.
Anneliğin ne kadar kutsal olduğu ancak doğurmakla anne olunamayacağı, bir çocuğu geleceğe hazırlamanın biyolojik bir güdü dışında dünyevi ve toplumsal bir sorumluluk olduğu vs.  herkesin hoşuna gidebilecek, ağır, sıkıcı, bildik ve tribünlere oynayan cümleler.
Kendim gibi yazma cesareti gösterebilseydim eğer bambaşka şeyler yazardım oysa.
Misal, anneler günü gibi uydurulmuş zırva bir günün neye ve kime hizmet ettiğini sorardım.
Annenin değerini bilenler için zaten böyle bir güne ihtiyaç olmadığını, bunun dışında kalan evlatların ise  hatırlamasa da olacağını...
Üç tane mutfak robotu, iki  tane tencere satacak sistemin, annesiz ya da çocuğunu kaybeden ya da hiç çocuk sahibi olamamış ve olamayacak insanların içine büyükçe bir bıçağı sokup çevirir gibi süslü reklam sloganlarıyla beynimize ve ruhumuza tecavüz ederken nasıl bir zevk aldığımı sorardım her anneler gününde.
Soğuk, keskin, duygusuz cümleler.
Çünkü ben annelikten anlamam sevgili okuyucu...
Çünkü anne değilim ve daha fecisi anne olma yolunda son derece korkak ve güçsüz olduğum gibi anne olma hakkımı da, soğuk, metal bir koltuğa uzanarak sonlandırmış bir insan olarak ne kadar samimi olabilirim ve siz ne kadar inanırsınız ki atıp tuttuğum şeylere?
Size böyle bir şey yapmaya hakkım yok.
Başkası olmak da bugün yeterince zor geliyor bana.
İyisi mi anneler gününe dair samimi olmak ve tek bir söz etmemek...
Biraz kendim olmak.

 

SAKINCALI PARAGRAF

 

Haberin Devamı

ANKARA sabahları hava buram buram çöp kokarken  bana Jose Saramago’nun “Körlük” romanındaki çöp ve yanık kokan şehrini hatırlatıyor. Herkesin sahibi olduğu ama   artık kimseye ait olmayan bir şehir gibi.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları