Çocuğumun duygularını düzenlemesine nasıl yardım edebilirim
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Özellikle erken çocukluk ve okul öncesi dönemlerinde, duygu düzenleme becerisi gelişmeye başlar ve bu görev anne-babadan çocuğun kendisine geçer.
Bunun nedeni ise, çocuğun dil yeteneğinin gelişmesiyle kendi duygu, düşünce ve isteklerini, bir anlamda duygularını dengelemek için ihtiyacı olanı ifade edebilme yeteneğine kavuşmasıdır.
Duygu düzenlemesi, diğer bir deyişle duygusal dengenin sağlanması kişinin bir uyaran karşısında verdiği duygusal tepkileri uygun bir şekilde kontrol etmesi anlamına gelir. Yürümek, konuşmak, tuvalet eğitimini almak gibi duygu düzenlemesi de doğuştan getirmediğimiz sonradan öğrenilen becerilerdendir. Fakat, özellikle bebeklik döneminde bebeğin içsel geriliminin azaltılması, duygu durumunu dengelenmesi başta anne-babadan olmak üzere çevreden gelen yardım ile sağlanır.
Örneğin, altı ıslak olan bir bebek sıkıntısını ağlayarak, ifade edebileceği tek yol ile anne-babaya aktarır, anne-baba bu ağlamanın nedenini anlamaya çalışır ve bebeği sakinleştirmek için gerekli adımı atar. Özellikle erken çocukluk ve okul öncesi dönemlerinde, duygu düzenleme becerisi gelişmeye başlar ve bu görev anne-babadan çocuğun kendisine geçer. Bunun nedeni ise, çocuğun dil yeteneğinin gelişmesiyle kendi duygu, düşünce ve isteklerini, bir anlamda duygularını dengelemek için ihtiyacı olanı ifade edebilme yeteneğine kavuşmasıdır. Fakat, bu dönemde çocuklar güçlü duygularla başa çıkmakta hálá anne-babalarının yardımına ihtiyaç duyarlar.
İç ve dış etkenler
Özellikle erken çocukluk dönemindeki çocukların öfke duyduklarında çevrelerindeki insanlara vurma eğilimi ya da hayalkırıklığı ve mutsuzluk gibi durumlarda ağlama krizlerine girmeleri sık rastlanan tepkilerdendir.
Okul döneminde ise çocuklar kendi duygusal süreçleri üzerinde daha fazla hakimiyet kazanırlar. Önceki dönemlere göre anne-babalar daha arka planda olsalar da yine de yer alırlar. Okul döneminde çocuklar öfkeli olduklarında birbirlerine vurmaktan veya öfke nöbetleri geçirmektense tartışma ve neden öfkelendiklerini anlatma eğilimindedirler. Örneğin, istedikleri bir oyuncak için tutturmak yerine onu elde etmek için beklemeyi öğrenirler. Bu dönemdeki en önemli gelişme çocukların kendi duygu düzenleme kapasitelerini geliştirirken içsel tepkilerini dengeli bir şekilde dışavurmayı öğrenmeleridir.
Ergenlik döneminde ise hormonların devreye girmesi gençlerin duygu durumu üzerinde önemli iniş çıkışlara neden olur ve son yıllarda edindikleri duygu düzenleme becerilerini adeta alt üst eder. Anne-babaların bu dönemde, ergen çocuklarının duygu düzenleme becerileri açısından okul öncesi döneme gerilemiş olduklarını düşünmeleri son derece normaldir.
Unutmamak gerekir ki, çocukların duygu düzenleme becerilerini edinmeleri, nörolojik olgunlaşma, doğuştan getirilen yapısal özellikler, ailesel ve çevresel etkenler gibi birçok iç ve dış etkene bağlı olarak farklılık gösterir.
Anne-babalar her dönemde çocuklarına olumlu ve olumsuz pek çok farklı duyguyu yaşamaları ve ifade edebilmeleri için fırsat vermelidirler.
Ebeveynler için ipuçları
Evde istikrar ve tutarlılık sağlayın: İstikrarlı limitler, tutarlı ve alışılagelmiş ev içi kuralları sayesinde çocuğunuz kendini güvende hisseder ve duygudurum dengesi sarsılmaz. Çocuğunuzun davranışlarını sınırlandırırken de duygularını kabul edin: Çocukların olumlu ya da olumsuz bir şekilde ifade ettiği hiçbir duygu yersiz değildir ve her duygunun altında bir neden yatar. "Anlıyorum parka gidemediğimiz için şu anda çok kızgınsın ama bana vurmanı kabul edemem. Sakinleştiğin zaman birlikte düşünüp bir çözüm arayalım" şeklinde çocuğunuzun duygularını kabullenmeniz hem çocuğunuzun kendi duygularını tanıyıp anlam kazandırmasına yardımcı olur, hem de kriz anında çocuğunuzla iletişimi koparmamanızı sağlar.
Çocuğunuzu duyguları hakkında konuşması için cesaretlendirin: Çocuğunuza bütün duyguların normal ve kabul edilebilir olduğunu ama bazılarının rahatsız edici olabileceğini anlatın. "Üzülme!", "Bu konuda kızgın olmamalısın!" şeklinde çocuğunuzun yerine onun duygularını tanımlamaktan kaçının. Çocuğunuzu onu üzen, hayalkırıklığına uğratan durumu anlatması için cesaretlendirin ve yargılamadan dinlemeye özen gösterin. Kendi duygularınız hakkında konuşun: Kendi duygularınız hakkında açıkça konuşmanız ve çocuğunuzun yanında başkalarının duygularını anlama çabanız çocuğunuzun kendi duygularını belirlemesine yardımcı olduğu gibi, duygularla sağlıklı bir şekilde başetme yollarını öğrenmesini sağlar. Duygu düzenleme becerinizle çocuğunuza örnek olun: Anne-babanın duygularıyla başaçıkma yöntemleri çoğu zaman çocuklar tarafından örnek alınır. Dolayısıyla, çocuğunuzun sahip olmasını istediğiniz kontrol mekanizmalarına öncelikle sizin sahip olup, yeri geldiği zaman ona model olmanız etkili olacaktır.
Çocuğunuza olumlu ve yapıcı öz-konuşmaları öğretin: Çoğu zaman içselleştirilmiş olumsuz düşüncelerimiz öfke, hayalkırıklığı, korku gibi güçlü olumsuz duyguları daha da şiddetlendirir. Bu düşünceler sesli bir şekilde ifade edilse de "öz-konuşma" diye tanımlanan ve olumsuz durumlarda "Bunu yapmaktan nefret ediyorum!", "Zaten ben herşeyi elime yüzüme bulaştırırım!" şeklinde ifade edilen kalıplaşmış düşüncelerdir. Araştırmalar, olumsuz öz-konuşmaya sahip olan çocukların olumlu öz-konuşmaya sahip olan çocuklara göre daha kolay öfkelendiğini göstermiştir. Bu durumda, anne-babaların küçük yaşlardan itibaren çocuklarına onları sakinleştiricek ve olumsuz durum üzerinde kontrol kazanmalarına yardımcı olacak olumlu öz-konuşmaları öğretmeleri çok önemlidir (Ör.:"Bununla baş edebilirim!", "Bazen herkesin anne-babası çocuklarına sinirlenir, bu beni sevmediklerini göstermez" vs.)
Çocuğunuzda obsesyonu nasıl fark edersiniz
Uzmanlar, günümüzde en sık duyulan psikolojik terimlerden biri olan obsesyonun, kişiyi günlük hayat içinde büyük sıkıntılara sokan, kişinin iradesi dışında gelişen, son derece tedirgin edici ve engellenemeyen her tür düşünce, dürtü ve duygu durumu olduğunu belirtiyor. Obsesyonun günümüzde çocuklarda da sık olarak görülmeye başlandığını belirten ve "Çocuğunuzun takıntısı olduğunu fark ettiğiniz anda bir uzmana danışmanız gerekmektedir" diyen psikolog Serap Duygulu çocukta obsesyon ile ilgili oluşabilecek belirtileri şu şekilde sıraladı:
Israrla aynı konuda sorular sorar.
Eşyalarını aynı düzende yerleştirir.
Aynı oyuncaklarla bıkmadan usanmadan uzun süre oynar.
Yaptığı bir şeyde belirli bir sırayı takip etmeye çalışır.
Dikkat eksikliğine dikkat
Hiperaktif olarak nitelenen çocukların çoğu, bebeklik dönemlerinde de huysuz, huzursuz, güç bebekler olarak tanımlanıyor. Bu çocukların, yaşamlarının ilk bir kaç ayında aşırı hareketlilik, yeme ve uyku bozuklukları görülüyor. Emekleme döneminde veya yürümeye başladıkları zaman çok hareketli ve atak oldukları için birkaç kişinin devamlı bakımını gerektirdiği bu çocukların çoğunda belirtiler anaokuluna veya ilkokula başlayınca daha çok dikkati çekiyor. Uzmanlar okulda başarısızlık, dikkat eksikliği, sınıfta kurallara uymama, saldırgan davranışlar ve öfke kontrolünde güçlükler yaşanmasının aileyi tedavi arayışına yönelttiğini belirtiyor.
Beslenme problemleri nasıl çözülür
Doğru ve düzenli beslenmenin çocukların sağlıkları açısından çok önemli olduğunu belirten uzmanlar, "Eğer sizin de bu konuda sorun çıkaran bir çocuğunuz varsa, ona yemek yemenin yaşamın keyifli bir kısmı olduğunu göstermekle işe başlayabilirsiniz" tavsiyesinde bulunuyor. İşte çocukların beslenme problemlerini çözmek için önerilen diğer altın tavsiyeler:
Haftada en az birkaç öğünü ailece yiyin.
Yemeğini yedikten sonra sofrada kalması konusunda çocuğunuzu zorlamayın.
Ailedeki yetişkinler yemeği geç yiyorlarsa, çocuğunuzun daha erken yemeye ihtiyacı olabilir. Eğer çocuğunuzun sizinle sofraya oturmasını istiyorsanız, geldiğinde kendisine ufak meyve dilimleri verin.
Çocuğunuzun sofra düzenini öğrenmesi açısından, etrafı kirletse de onu kendi kendine yemek yemesi yönünde teşvik edin. Bu davranışınız onun kendine olan güvenini de artırır.
Çocuğunuzu yeni gıdalarla tanıştırın. Farklılıklar merakını artırır. Yemesi için ısrar etmeyin.
Çocuğunuzun en sevdiği sağlıklı yiyecekleri ona daha sık verin.
Görgü kurallarını bilen çocuk daha çabuk kabul görüyor
Uzmanlar erken yaşlarda eğitilerek temel görgü kurallarını öğrenen ve bu doğrultuda büyüyen çocukların, içinde bulundukları sosyal ortamda daha çabuk onay aldıklarını ve kabul gördüklerini belirtiyor. Toplumsal kuralların temel eğitiminin, öncelikle ailede başladığını belirten uzmanlar, "Çocukların aslında bir kayıt cihazı gibi doğdukları andan itibaren çevrelerinde olup biten her şeyi kaydederek hafızalarına aldıklarını unutmamak gerekiyor. Ayrıca çocuklar sözlü uyarıdan çok, uygulamalı örnekleri dikkate alıyor ve taklit ediyor. Öyleyse ne görmek ve duymak istiyorsanız, öyle konuşup öyle davranmak zorundasınız" uyarısında bulunuyor.