Evet yobazlık hızla tırmanıyor. Çünkü ne kadar farklı görüşlere sahip olursak olalım, hepimiz yobazlaşıyoruz.
Deniz kenarında bikinili bir genç kıza dayanamayan haşemalı tesettürlü tahammülsüzler ne kadar yobazsa, her köşede vatan haini arayanlar da o kadar yobaz.
Latife Hanım ile ilgili kitabı nedeniyle İpek Çalışlar hakkında dava açılmasına ne diyeceksiniz?
Mustafa Kemal Atatürk hakkında bir anektoda kitabında yer verdiği için 4.5 yıl hapis cezasıyla yargılanacak İpek Çalışlar.
Çalışlar, kaynağını kitabında belirtiyor. Kaynakları da belirtilen iddiaları çürütmenin yolu demokrasi kültüründe tartışma zeminleridir.
Ama biz tartışmaları engellemek için, ağzını açanın karşısına tabuları diken, susturma kültüründen rahatsız olmuyoruz.
Çalışlar’ın ve bu iddianın da yer aldığı röportajının Hürriyet’te yayınlanması nedeniylesorumlu müdürümüz Necdet Tatlıcan’ın da yargılanacağı yasa, 1951 yılına ait Atatürk aleyhinde işlenen suçlara ilişkin kanun.
Yasalar, günün koşullarına uymasalar da korunuyor olabilirler. Önemli olan yasaları çağdaş bakış açıları ve anlayışlarla yorumlamak. Gerisi mazeret. Yeni ceza ve anti terör yasalarıyla düşünce ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar artarken, eski yasaları da devreye sokmaya başlayan zihniyet ikliminin dinci yobazlıktan ne farkı var?
Kendisi gibi olmayana diş bileyen, zayıfa eziyet ile güçlüye itaat sarmalına sıkışmış hayatına isyan etmeyen, cemaat desteği olmadan özgürce ayakta duramayan bireyler üreten ortamın tek istikameti vardır. Yobazlık.
Dinci, milliyetçi, laik, kürtçü özgür düşüncenin barındırılmadığı her cemaatte üreyecek tek şey, tabii ki fikir değil, yobazlıktır.
AKP Hükümetinin reform sürecini rafa kaldırması ise bu tırmanışın altında yatan en büyük etken. Artık ne Kopenhag kriterlerinden söz eden kaldı ne de "Onları Ankara kriterleri yapar yolumuza devam ederiz" diyen.
ASKER VAADİ FOS ÇIKIYOR
ABD’nin NATO gücü gönderilmeli ısrarına karşı Birleşmiş Milletler’den karar çıkartılarak derhal 15 bin BM barış gücü askerinin Güney Lübnan’a yerleştirilhmesini öneren Fransa, sonunda uluslararası güce sadece 200 asker göndereceğini açıkladı. Sadece Fransa değil, 3 bin asker vaad eden İtalya dışında hiçbir Avrupa Birliği ülkesi BM Barış Gücü’ne katılmaya niyetli görünmüyor.
Geriye kaldı Müslüman ülkeler. Bu durumu da İsrail kabul etmiyor. Uluslararası güçte Malezya, Endonezya gibi İsrail’i henüz tanımamış ülkelerin ağırlık kazanmasını istemediklerini duyurdu İsrail.
Avrupa, işi sağlama almadan askerlerini belirsizliğe atmak istemiyor.
Uluslararası Güç’ün operasyon kuralları henüz tam olarak net değil. Zaten BM kararının yorumu da yavaş yavaş şekil değiştiriyor.
İlk önce Güney’de Hizbullah’ın yeniden denetimi ele geçirmesini engellemek ve Hizbullah’ı silahsızlandırmak olarak belirlenen hedefte kayma var.
BM Genel Sekreter Yardımcısı Mark Malloch Brown, "Çok uluslu güç, Hizbullah’ın güney Lübnan’ı İsrail’e karşı üs olarak kullanmasını önlemekle görevli. Hizbullah’ı silahsızlandırması beklenmiyor. Sadece daha önceki BM kararı uyarınca Hizbullah’ın Lübnan ordusu tarafından silahsızlandırılması sürecini gözlemleyecek" dedi. Ama, bu da belli değil. Lübnan Hükümeti böyle bir amacının olmadığını açıkladı.
Lübnan’da, her geçen gün ateşkesin kırılganlığı artıyor.