Ramazan ateşkesi

PKK’nın son ateşkes kararı dikkatle incelendiğinde ilginç ipuçları taşıyor. PKK da, artık kamuoyunu dikkate almak zorunda.

Halkın nabzına göre şerbet vermek durumunda. Şiddeti siyaset aracı olarak kullanan diğer uluslararası örgütlere baktığımızda terörün esas olarak uyuyan kitleleri uyandırmak ve siyaset sahnesinde kendisine yer açabilmek için bir süre kullanıldığına tanık oluyoruz.

Tarih boyu, bastırılan ve görmezden gelinen siyasi bir talebe dikkat çekmenin en son aşaması şiddet olmuştur.

Şiddetin siyaset aracı olarak kullanılması sürecinde kararları örgütünün merkezi belirler. ETA ve İRA örneklerinde olduğu gibi. Yani, seçim kaygısı olan siyasi partilerin aksine, terör örgütleri kamuoyu tepkisine öncelik vermezler.

Ancak hedef kitlelerinin talepleri ile bu örgütlerin pozisyonları arasındaki makas açıldıkça örgütler de kamuoyunun taleplerini dikkate almak zorunda kalıyorlar. PKK’nın son ateşkes kararında da böyle bir gelişmenin izleri var.

PKK’nın, 15 Ağustos ile ilgili açıklamasında “Halkımızın ve demokratik kamuoyunun talepleri ve Önderliğimizin çağrısı üzerine Hareketimiz, mübarek Ramazan ayının huzur ortamında geçmesi amacıyla 13 Ağustos- 20 Eylül tarihleri arasında pasif savunma konumuna geçme kararı almıştır. Bu kararı kamuoyuna ilan etmiştir. Bu kararımızın halkımızın beklentilerine ve Önderliğimizin çağrısına cevap olduğunun herkes tarafından bilinmesi önem taşımaktadır” deniyor. İki ay önce şiddeti tırmandırma kararı alan PKK, Ramazan ayı nedeniyle ateşkese geri dönüyor. Referandum öncesi bölgede AKP ile rekabetin artmasının bu kararda hiç mi etkisi yok sizce?
 
* * *

İKİNCİ neden de yine kamuoyu baskısı.

PKK açıklamasında görüldüğü gibi Kongre Gel açıklamasında da “Savaşın giderek boyutlanması, Kürt ve Türk halkına büyük zararlar vermesi nedeniyle, Önderliğimize ve Hareketimize yönelik birçok çevreden eylemsizlik yapılması konusunda öneriler gelmiştir. Bunun sonucu olarak Önderliğimizin önerisi temelinde, Hareketimiz sürecin giderek diyalog ve müzakereye dönüşmesi koşuluyla şartlı ve süreli bir eylemsizlik kararı aldı” deniliyor.

KCK bildirisindeki ifade de şöyle: “Önemli gelişmelerin yaşandığı bu dönemde, devletin bazı kurumları ile çeşitli çevrelerin öneri ve çağrılarını dikkate alan Önder Apo hareketimizin yönetimine gönderdiği mesajda bir kez daha barışçıl çözüme şans verilmesini istemiştir. Bu temelde hareketimizin 20 Eylül’e kadar geliştirdiği pasif savunma duruşu, barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümün gelişmesi için ciddi bir fırsat ortaya koymaktadır. Türk devletinin ve AKP hükümetinin attığımız bu adıma ve yaptığımız çağrıya olumlu cevap vermesi halinde Kürt sorununun demokratik yollarla çözümün yolu açılacaktır.”

Öcalan da, dağdakilere bu kararı onayladığını söylüyor, “Zaten benim de daha önce bu yönde çağrılarım olmuştu. Bana kalsa referanduma kadar sürmesi kafiydi, 13-14 Eylül’e kadar yeterdi” diyor.

Ramazan ve Referandum süreci, şiddet ve terörü frenliyor.

Ne olursa olsun şiddetin durması iyi bir şey. Barış çabalarına fırsat veriyor.

Öcalan ve PKK bu kısa sürede tüm aydınları barış için çaba harcamaya çağırıyor. Masanın bir tarafından silahlar, mayınlar sallanırken, PKK’nın demokratik özerklik talebi ve ortak geleceğimiz konusunda konuşabilmemiz mümkün mü? Şiddet tehdidi altında düşüncelerin samimi biçimde ortaya konmasından ve tartışarak ortak bir zeminde güç birliği noktasına varmaktan nasıl söz edilebilir? Şiddet sona ermeli. Ve bugün PKK’dan talepte bulunmak için harekete geçebilen kurumlarla birlikte Türkiye’nin yöneticileri, gerçek demokrasinin yolunu açmak ve acı dolu bir döneme nokta koymak yolunda cesaretle sorumluluk almalılar.
Yazarın Tüm Yazıları