Ortadoğu ezber bozuyor

FACEBOOK’ta yurttaş gazeteciliği sitelerinden bir resim her şeyi anlatıyor.

Bir adam ve bir kadın. Kadının elinde Tunus bayrağı. Erkeğin elinde bir pankart. Her ikisi de ayrıca birer somun ekmek taşıyorlar ellerinde.
Pankartta, “Dün Tunus. Bugün Mısır. 25 Ocak haklarımızı almaya başladığımız gün” yazıyor.
Bu resmi, Amerika’da yaşamak zorunda kalan Mısırlı gazeteci arkadaşım Mona Eltahawy gönderdi.
“Batılılar Arapların başkaldırabileceklerini tahmin edemediler. İşte önce Tunus bu önyargıyı yıktı. Sıra Mısır’da.” diyordu.
Bugün Mısır’da gösterinin daha büyük boyutlara ulaşması bekleniyor.
Geçen seçimlerde başkanlığa adaylığını koyan eski Atom Enerjisi Ajansı Başkanı El Baradey, Viyana’dan ülkesine dönüp sokağa ineceğini açıkladı.
Mısır’da bu tip gösterilerde genellikle aynı şeyler olur. Hükümet sonunda Müslüman Kardeşler’i suçlar, bir iki taviz verir ve Mübarek rejimi devam eder.
Ya şimdi?
Müslüman Kardeşler, göstericileri sembolik olarak desteklediğini açıkladı ama yönetimin eleştirilerine hedef olmamak için örgüte, “Sokağa in” çağrısı yapılmayacağı söylendi.
Müslüman Kardeşler şimdilik kenarda.
Sokakları, 30 yıllık Mübarek rejimine, onbinden fazla siyasi tutuklunun bulunduğu baskı atmosferine, yoksulluğa, haksızlığa karşı öfkeli insanlar dolduruyor.
Siyasi hareketler henüz öne çıkmadılar.
Şimdi gözler orduda. Mısır Ordusu sokağa inecek ve halkla göğüs göğüse gelmeyi göze alacak mı? Ya da siyasete el koyacak mı?
Aynı soru Tunus için de geçerli.
İlk kez, militanlar değil halkı demokrasi, daha iyi yaşam, eşitlik talepleriyle sokaklarda. Arap halkı rejimlere kafa tutuyor.
Bu gerçeğin karşısında işbirlikçi Batı yönetimleri şapa oturdu.
Zaman geçtikçe kendileri de fark ederek ufak manevralara başladılar. Avrupa yine uyuyor. ABD’den salı günü yapılan açıklamada, “Mısır hükümetinin istikrarının ABD için öneminden” söz edildikten sonra, Mübarek rejiminin halkın endişelerine çözüm getirme çabası içinde olduğu söylenmişti. Dün Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, yine Mübarek Yönetimi’ne destek vardı ama bu kez, taleplerini dile getiren Mısır halkına şiddet uygulanmaması çağrısı da yapılıyordu.
Arap halkının öfkesi, Ortadoğu’da rejimler devrilirse yerlerine İslamcılar gelir yorumunun, Ortadoğu’nun tek gerçeği olmadığının ilk işaretlerini veriyor. Demokrasinin ille de Batı’dan gelmeyeceğini, ille de tepeden inme olmayacağını da ortaya koyuyor. Arap aydınları bu iddialarının ellerinden uçmaması için çırpınıyorlar.
BU RAPORLARLA İLERLENEBİLİR Mİ?
Ortadoğu’da ezberler bozulurken, Türkiye ile İsrail ilişkileri bu kez de, Mavi Marmara olayıyla ilgili raporlar nedeniyle iyice çıkmaza girdi. Raporlarda, tarafların uzlaşma sağlayabilecekleri ufacık bir nokta bile yok.
Hafta içinde Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden, bir grup gazeteci arkadaşımla birlikte Türkiye’nin hazırladığı raporun ayrıntılarına ilişkin bilgi aldık.
Rapor çalışmasının devam edeceğini öğrendik. Belki durum farklılaşır ama olayla ilgili bir sonuç çıkartması beklenen panelin, bu raporlarla yol alabilmesi çok zor.
Üstelik Washington, bu konuda da basiretsiz.  
Panel, hem nalına hem mıhına deyip “Sen de haklısın, sen de” formülünü benimsese bile Türkiye’nin kırmızı çizgilerinden (özür ve tazminat) ikisinin de karşılanmayacağı şimdiden belli. Hatta İsrail, “Bize özür borçları var” demeye başladı.
Türkiye ve İsrail’in, Ortadoğu’daki bu değişim sürecine, birbirlerini etkisizleştiren bir uzlaşmazlık içinde girmeleri her iki ülke açısından da şanssızlık.
Yazarın Tüm Yazıları