MİT Müsteşarı’nın, ekim sonunda Selahaddin’de Barzani ile görüşmesi, Türkiye’nin Kuzey Irak politikasında değişikliğe gittiği yorumlarına yol açtı.
Gerçekten böyle bir değişiklik var mı?
Bu soruyu dün, hükümetin dış politikasındaki en etkili isimlerden, Başbakan’ın dış politika danışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu’na sorduk.
Davutoğlu, Türkiye’nin dış politikasına ilişkin değerlendirme toplantısında bu soruya, ‘Talabani’nin Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte ayar yaptık. Bu seçimlerden memnun olduğumuzu açıkladık’ demekle yetindi. Ama söylediklerini alt alta koyunca hükümetin pozisyonunu anlamak mümkün.
Davutoğlu’na göre, ‘Sınırlarımızdaki sorunlar, Kuzey Irak’ta ve bu bölgede Kürtlerin yaşadığı sorunlar da dahil, sınır aşan ekonomik karşılıklı bağımlılıklar yaratılarak aşılabilir.’
Önümüzdeki dönem Irak politikası başlıkları arasında yer alması muhtemel olan bu yaklaşımı şöyle açıklıyor Davutoğlu:
‘Doğu Bloku’nun yıkılmasında Almanya’nın ekonomik gücünün büyük etkisi oldu. Tankların yapamadığını mark yaptı.’
Barzani ile görüşmenin, siyasilerle değil de MİT müsteşarı ile başladığı izleniminin doğru olmadığını söyleyen Davutoğlu, Türkiye’nin Irak’taki Şiiler de dahil tüm unsurlar ile çok yakın temasta olduğunu anımsatıyor.
Iraklı Kürtlerle Türkiye arasındaki ilişki yeni değil. Irak Planlama Bakanı ve Kürt politikacılar arasındaki en etkili isimlerden olan Behram Salih bir ay önce Ankara’daydı. Kendisine Ankara’nın yaklaşımı hakkında mesajlar verildi.
Pekiyi MİT Müsteşarı ile görüşmenin gündemi neydi? MİT Müsteşarı’nın da, ekim ayı sonunda gerçekleşen görüşmede Barzani ile ‘PKK dahil’ diğer sorunlarla ilgili konuları gündeme aldığını öğrendik.
Hükümet, sadece Kuzey Irak ile değil ama Suriye’nin kuzeyi ile de ortak ticaret alanı yaratarak bölge halkı arasındaki ilişkileri canlandırmayı düşünüyor. Ama bunun koşulları var. Irak’ta Kürtlerle, yeni bir döneme geçebilmek için 15 Aralık’ta yapılacak olan seçimler kritik eşik.
Irak seçimleri, adil bir biçimde yapılır ve Sünniler, Meclis’te gerçeğe uygun temsil hakkına sahip olurlarsa ‘sınır aşan ekonomilerle karşılıklı bağımlılık’ anlayışının adımları atılabilir. Türkiye’nin önceliği Irak’ta istikrarın sağlanabilmesi. Olası bir Kürt devleti ile ilişkiler üzerinde düşünce jimnastiği yapıldığı yorumlarının dayanağı yok.
***
TESEV’deki toplantıdan çıkan bir diğer sonuç da, Suriye’nin önümüzdeki yıl dış politika gündeminin en önemli maddesini oluşturacağı.
Hariri suikastı ile ilgili olarak Suriye’nin 15 Aralık’a kadar soruşturmada adı geçenleri sorgulanmak üzere Lübnan’a göndermesi gerekiyor. Şam, soruşturma komisyonunun bu önerisini kabul etmedi. Golan’ı önerdi. Onu da komisyon istemiyor. Türkiye, Avrupa Birliği dönem Başkanı İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Jack Straw ve AB’nin Dışişleri Bakanı rolünü üstlenen Solana’nın Bahreyn’de Abdullah Gül’e yaptıkları, ‘devreye girin’ çağrısını da dikkate alarak bu süreçte katkıda bulunuyor.
Davutoğlu, ‘Sürecin tıkanmaması için elimizden geleni yapıyoruz. Şam ve BM ile sürekli temastayız’ diyor.
Türkiye, Suriye’ye uzun vadeli büyük bir ekonomik ambargo cezasının verilmesine karşı çıkıyor. Ankara, ABD ile konuşurken, ‘Bu bizim ulusal çıkarlarımıza aykırı. Uygulayamayız’ mesajını veriyor.
***
DAVUTOĞLU, 2006 yılına girerken Türkiye’nin Ortadoğu’da giderek daha fazla sözü dinlenen konuma geldiği görüşünde.
Bu arada, İran Dışişleri Bakanı Manuşer Mottaki de önümüzdeki hafta Türkiye’ye geliyor. İran’a yönelik baskıların arttığı bu günlere denk gelen ziyaret de Türkiye’nin, etkinliğini gösteren bir başka gelişme olarak yorumlanıyor.