CUMARTESİ günü neler olacağını doğrusu merakla bekledim.
Neonaziler Köln’de Müslümanlara karşı bir gösteri düzenleyeceklerdi. Yalnız değillerdi, Avrupa’nın Le Pen gibi önde gelen aşırı sağcı ve ırkçı simaları da bu gösteriyi destekliyordu. Yerel yönetimin, kentte 50 metreye varan minareleriyle birlikte büyük bir cami yapımına izin vermesi Neonazileri harekete geçirmiş, Pro Köln (Köln yanlısı) adlı Neonazi grubun girişimiyle protestolar düzenlenmişti.Avrupa’da ırkçılık yükselirken, düşünce özgürlüğü nerede başlar nerede biter tartışması yeniden gündeme geldi. Karikatür kriziyle birlikte kamplar daha da keskinleşti.Neoliberaller, herkesin düşüncesini açıklama özgürlüğüne sahip olduğu noktasından hareketle, Nazi örgütlerinin de görüşlerini yayma hakkı bulunduğunu savunuyorlar. Onların karşısındakiler ise, rencide edici, aşağılayıcı, kutsal değerleri hedef alan düşüncelerin yasaklanması gerektiğini savunuyor. İran Yönetimi de, Alman hükümetinden Köln’deki gösterinin yasaklanmasını istedi. Olamaz yanıtını aldı. Gösteri hakkı kimsenin elinden alınamazdı. Ama gösteri yapılamadı. Alman Hükümeti gösteriyi yasaklamak zorunda kaldı.Neden? * * * ÇÜNKÜ, Neonazilere karşı demokratlardan güçlü bir ses yükseldi. Bazı barlar, ırkçılara bira satmayı reddetti, arkadaşlarımdan aldığım bilgilere göre bazı şoförler onları taşımadı, hatta bir otel rezervasyonlarını iptal etti. Binlerce kişi, ırkçılığa karşı seslerini yükseltmek için sokaklara çıktı. Tarafların yer yer çatışmaları yasaklama kararında etkili olduysa da bana göre esas belirleyici olan Nazi karşıtı örgütlerin, insan hakları savunucularının ve ilerici parti ve hareketlerin sokaklara çıkması, Nazilerin girişimine kesin tavır göstermeleriydi. Acaba, hangi Müslüman ülkede azınlıklara karşı bir gösteri aynı biçimde halktan geniş ve etkili bir karşı çıkışla durdurulabilir? Yönetimler, ırkçılara mı yoksa ona karşı çıkanlara mı göz yumar? İşte demokrasi kültürü, başkalarının hakkına da kendi özgürlüklerine gösterdiğin duyarlığı gösterebilmektir. * * *AVRUPA’da yabancı düşmanlığı yükseliyor. Sadece Yahudi ve Müslümanlara karşı tepki artmıyor. Kadın haklarında da Avrupa çapında gerileme var. Feminist örgütler, Avrupa’da muhafazakarlığın, dindarlığın artmasının sonucu olarak, kadın haklarında gerileme olduğunu bas bas bağırıyorlar. En eşitlikçi ülke olan İsveç, aile içi şiddet konusunda Avrupa’nın ilk sıralarında. Kürtaj hakkı Polonya, İrlanda ve Malta’da yasak. İtalya’da yasaklanmasını isteyen güçlü bir lobi var. Ama en dikkat çekicisi kadın yoksulluğu. Ekonomik kriz önce kadınları vuruyor. * * *KÖLN’de Avrupalı demokratlar zamanında refleks göstererek, bir çirkinliğin önüne geçtiler.Ama Neonazi hareket, bir fiske ile gerilemeyecek güce erişti bugün Avrupa’da. Bu sürtüşme burada kalmayacak. Köln örneği, Avrupa’daki Müslümanlara da, bize de sorumluluklar yüklüyor. Müslümanlar da kendi içlerindeki radikal dinci hareketlere karşı çıkmalı, kültürü korumak adına gettoculuğu ve ırkçılığı besleyen eğilimlere izin vermemeli.Gericilik ne orada, ne burada anlayış görebilmeli.