KIBRIS'ta çözüm çalışmaları KKTC'deki seçimlerden sonra başlayacakmış.
Sadece bizimkiler değil, Brüksel'den gelen mesajlar da aynı yönde.
Onları anlamak mümkün.
Aralık ayında İtalya dönem başkanlığını devredecek ve Avrupa Birliği geçen yıl aldığı karara göre bu yıl sonundaki Zirve sonuç bildirisinde Türkiye paragrafı üzerinde fazla uzun durmadan, değerlendirme ve kararı gelecek yıla devredecek.
Oysa son anda bir Kıbrıs girişimi olursa, bunu sonuç bildirisine yansıtmak gerekecek. O zaman bir sürü iş açılacak başlarına.
Türkiye, ‘‘Kıbrıs AB üyeliğinin önünde ciddi engeldir’’ cümleciğini kaldırın diye ısrar ederse, çözüm girişiminde bulunduğunun kayda geçmesinde ısrarcı olursa? Bir sürü pazarlık, bir sürü müzakere, paragrafın yeniden yazılması için her sözcük üzerinde mutabakat sağlamak gerçekten uzun iş.
O yüzden Avrupa'nın Aralık ayını, KKTC'deki seçimleri, hatta seçimlerden sonra oluşacak hükümeti, hükümetin oturmasını, oturacak hükümetin karar vermesini beklemesini anlamak zor değil. Şubat, mart, nisan. Mayıs'a kadar vakitleri var. Mayıs'ta da Rum tarafını üyeliğe alacak ve ondan sonra da Avrupa Birliği'nin cümle kapısına Rumları oturtup, giriş biletlerini ona kestirtecekler.
Benim anlamadığım bizim tavrımız.
Neden bu konuda herhangi bir adım atmayı önümüzdeki yıla ertelediğimiz, neden 2003 sonuç bildirisinde, bazı değişiklikler talep edecek bir zemin hazırlamadığımız.
Geçen yıldan bu yana Kıbrıs konusunda neden hiçbir hazırlık yapmadığımızı anlayamıyorum ben.
* * *
EVET Kıbrıs, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin önünde bir engel, ama engellerden sadece bir tanesi.
Kıbrıs'ta başlayacak bir çözüm süreci Türkiye'nin önündeki ‘‘diğer engelleri otomatikman aşması’’ demek değil.
Avrupa takvimi konuşulurken bütün dikkatlerin sadece Kıbrıs'a yoğunlaşması yanıltıcı. Bir yıl sonra büyük düş kırıklıklarına yol açabilecek bir yanılgı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün sözünü ettiği ‘‘felaket senaryosu’’nun sürpriz olmayacağını başta Verheugen olmak üzere Avrupalı çeşitli çevreler telaffuz etmedi mi?
Kıbrıs'ta çözüme katkı, müzakere tarihi almak için tek koşul değildir diye.
Lütfen artık şunu aklımıza koyalım. Kıbrıs sorunu, Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefi olmasa da çözüm bekleyen önemli bir sorunudur ve biz, çözüm yollarını samimi bir kararlılıkla, takıyye'ye kalkışmadan zorlamak durumundayız.
Kıbrıs Rumlarının çözümden ne kadar uzak durduklarını, Avrupa üyeliğini garanti etmeleriyle bu duruşun daha da kemikleştiğini hepimiz biliyoruz.
O zaman, bu duruşu teşhir edecek bir müzakere kararlılığı göstermek durumunda KKTC. Bu teşhir de bir çözüm çabası değil midir?
Yarın, KKTC'nin kuruluş yıldönümü. 20 yıllık devlet deneyiminden sonra Kıbrıslı Türklerin, Avrupa Birliği vatandaşı olmak uğruna bile azınlık statüsüne göz yumacaklarını hiç sanmıyorum. Artık bu güvenle atılmalı adımlar.
* * *
BAŞBAKANTayyip Erdoğan'ın yarınki KKTC ziyareti ve vereceği mesajlar, Türkiye ve KKTC kamuoyunda dikkatle bekleniyor. Ben ne iktidar ne de muhalefetten yana ağırlık koyacağını sanmıyorum.
KKTC, kendi dinamikleri içinde seçimlerini yapmalı. Bu çok önemli. Ve bugüne kadar koruduğu ‘‘demokratik toplum’’ sıfatına da gölge düşürmemeli.
Özellikle son günlerde, muhalefetteki gazetecilere karşı girişilen susturma kampanyasını endişe verici buluyorum.
Kıbrıs Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Ergüçlü'nün 21 yıl, Yazı İşleri Müdürü Başaran Düzgün'ün 10 yıl ve köşe yazarı Hasan Hastürer'in 11 yıl hapis istemiyle haklarında dava açılması, sadece KKTC değil Türkiye açısından da yakışıksız bir gidişin işaretidir.