KARPUZU fazla kaçırmasaydık, sofradaki tartışma o saatlere kadar sürmezdi, biz de sıcak bir yaz akşamı dünyayı ve Türkiye’yi kurtarmak için o kadar yormazdık kendimizi.
Ama karpuz bu, kabuğundaki gibi durmuyor ki?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “içki içmeyin meyve yiyin” tavsiyesinden sonra konuşmalar böyle başlayacak. Ama bir soru aklımı fena halde kurcalıyor. Erdoğan, sigaraya karşı mücadelesi nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından ödüllendirildiği törende, “meyve yiyin” tavsiyesinde bulunurken, “Ben halkımı seviyorum, insanımı seviyorum onun da sağlıklı yaşam içerisinde olmasını istiyorum. Bunu başka yerlere çekmenin hiçbir anlamı yok” dedi. Ya yarın bir başkası o koltuğa oturduğunda, “Ben halkımı daha çok seviyorum, içki de yararlıymış, meyveyi bırakın içkiye başlayın” derse.
Ya her başbakan karşımıza bizim için en iyisi olduğuna inandığı beslenme listeleri ile gelir,mutfak düzenimizi altüst etmeye kalkarsa?
Neden olmasın, halkını en çok seven, işini en iyi yapandır diyenlerden çekmedik mi ne çektiysek.
Ben, dile dolanan halk sevgisinden korkarım.
Hele de ceket ceplerinden aniden çıkan eski mektuplara, dünya alem önünde gözyaşı dökülmesini hiç sevmem.
Hiçbir şey yapmadan bir şeyler yapılıyormuş izlenimi vermede kullanılan bir yöntemdir ki sadece anlamayan hak eder.
MISIR DA HATIRLATTI
Meyveden içkiye fanteziler arasında gündemdeki gerçekler yine geri plana düşüyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’dan sonra şimdi de Mısır da Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin düzelmesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ziyareti sırasında düzenlenen basın toplantısında Hüsnü Mübarek’in sözcüsü Süleyman Awwad, “Türkiye bölgede üzerine düşen rolü yeniden oynamak istiyorsa İsrail ile arasındaki sorunlu ilişkiler buna yardımcı olmaz” dedi. Awwad, İsrailli bakan Ben Eliezer ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu arasındaki görüşmeden sonra her iki tarafın da gerilimi kontrol altında tutabilmek için çeşitli kanallardan çalıştıklarını söyledi. Awwad’ın altını çizdiği bir konu da önemliydi.
O da Mısır’ın bölgede oynadığı liderlik rolüne Türkiye’nin dün olduğu gibi yarın da katkıda bulunacağıydı.
Ama İsrail ile ilişkilerde yaşanan sorun bu durumu engelliyor.
İç politikaya yönelik fiyakalı nutuklar fırsat vermiyor ama Türkiye ile İsrail arasında bazı gelişmeler olduğu görülüyor.
Örneğin, iki gün önce İsrail, gösterilerden uzak durulması ve yerel halk ile siyasi sohbetlere girilmemesi koşuluyla, 31 Mayıs’ta getirilen Türkiye’ye seyahat yasağını kaldırdı.
Dört tane İsrail yapımı Heron’un eylül ayında tesliminde de bir aksama olmayacağı anlaşılıyor.
İÇ POLİTİKA SÜRÜKLÜYOR
EYLÜL ayında Türkiye BM Güvenlik Konseyi’nin dönüşümlü başkanlığını üstlenecek. İsrail’den beklenen özür borcu ve Mavi Marmara’da öldürülen Türklerin ailelerine tazminat talepleri karşılanır mı karşılanmaz henüz belli değil. Ama Türkiye’nin başkanlığında Gazze olaylarını kınayan Goldstone raporunun BM Güvenlik Konseyi’ne gelmesi olasılığı büyük.