Karagöz-Hacivat konuşmaları

RAMAZAN denince aklımıza ilk gelenlerden biri de Karagöz’dü.

“Hoş geldin Karagözüm”, “Hoş bulduk kel kafa kara üzüm” tadındaydı Karagöz-Hacivat konuşmaları. 
Nerede eski Ramazanlar nostaljisine takılmaya gerek yok. Çünkü bu Ramazan’da  referandum tartışmaları sayesinde, Karagöz-Hacivat konuşmaları eskileri aratmayacak lezzette.
Recep Bey-Kemal Efendi üslubuyla süren bir kampanya, konu Anayasa gibi hayati bir mesele olmasaydı yine de eğelendirici olabilirdi. Ama mesele o kadar basit değil.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu gibi Başbakan Erdoğan da Anayasa değişiklik paketinin içeriğini anlatmak, tartışmak yerine, meydanlarda birbirlerine laf yetiştiriyorlar.
Halk anayasadan bir şey anlamaz diye düşünüyorlar her halde.
Kampanya sürecine hakim olan popülist üslubun özünde de zaten bu halka tepeden bakmak yatıyor.
CHP’nin taktiği ne kadar tutar emin değilim.
Ama bu üslubun kampanyayı yönlendirdiği kesin.
Kemal Efendi konuşuyor, Recep Bey yanıt yetiştiriyor.
İnisiyatif CHP’ye geçmiş görünüyor ama bu oyunun sonunda halkın duyacağı son sözler her zamanki gibi “Yıktık perdeyi eyledik viran” olacak.
    
ANAYASA Paketi’nin 26 maddesi ile ilgili tartışmalar bir türlü öze inmiyor.
Mesela memurların toplu sözleşme hakkı. Ne kadar iyi diyorsunuz ama incelediğinizde yok böyle bir şey. İş güvenliği yasalarının tanıdığı haklar memurları yine kucaklamıyor. Evet toplu sözleşme yapılıyor ama uzlaşmazlık durumunda devreye uzlaşma kurulu giriyor ve karar veriyor. Onun kararlarına mahkeme yolu ise kapalı.
Kadınlarla ilgili pozitif ayrımcılıktan söz ediliyor ama kadının adı yok, üstelik garantisi de yok.
12 Eylül ile hesaplaşma da havai bir  tavır. Çünkü bu yolun açılması kararlı bir ön çalışma ve uzlaşmaya bağlı. Ve emin olun, 12 Eylül ile ilgili bugüne kadar hiçbir hesabın sorulmamasının nedeni Anayasa engeli değil.
İşkencelerin bile, günümüze kadar kesin ve kararlı biçimde engellenemediği bu ülkede, insan hakları ve demokrasi kültürünün gelişmesinin önündeki tek engel olarak Anayasa’yı koymak, bunun etrafında popülizm yapmak, sanki referanduma “evet” denirse 12 Eylül’den hesap sorulacakmış izlenimi yaratmak sorunu örtbas etmek olur. Hacivat-Karagöz üslubu içinde bu ayrıntıların ciddi biçimde tartışılmasına yer yok.
Demek ihtiyaç da yok.
   
12 Eylül Anayasası’nda ilk kez değişiklik yapılmıyor. Sadece AKP Hükümeti on kez müdahalede bulundu. Ama nedense, bu sefer sanki ilk kez darbe anayasasına sivil bir el uzatılıyor havası veriliyor.
Ben en fazla, yeni bir Anayasa için hükümeti daha fazla zorlamak yerine onun suyuna dümen kıran aydınların “adanmışlıklarına” şaşırıyorum.
Tartışmaya taraf tutmadan başlanamaz mıydı?
Bu Karagöz-Hacivat konuşmaları arasında halkın referandumda neden “evet”, neden “hayır” diyeceği konusunda karar vermesi mümkün değil.
Halk zaten anlamaz önemli olan damga diyorsanız, işte o bir itiraf.
Anayasa’yı ister değiştirin ister değiştirmeyin sonuç değişmez.
Yazarın Tüm Yazıları