DÖRT yıl önce, canlarını kurtarmak için yollara düşen insanlar Suriye’nin kapısını çalmışlardı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin temsilcisi arkadaşım Metin Çorabatır ile birlikte Şam’da kurulan merkezleri gezmiştik. Iraklı bir Ermeni’nin sözleri hiçbir zaman aklımdan çıkmadı. “Hayatımı çaldılar” demişti, önce ailesi Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmıştı. Bir insanın hayatının doğmadan önce de çalınabileceğini onunla konuşurken fark etmiştim. Dört yıl önce Şam’da rastladığım hayatı çalınan o adam, Suriye’de kendisine yeni bir hayat bulmak için kapı kapı dolaşıyordu. Şimdi Suriyeliler yollarda. Dün babalarının hayatlarını çalanlar, bugün çocuklarınınkine el uzatıyorlar. Dört yıl önce, Amerikalılarla Iraklılara sahip çıkmak için para pazarlıklarına oturan Beşar Esad bugünleri eminim aklına getirmemişti. O kaçaklara kapılarını açmak, Beşar Esad’ın uluslararası toplum nezdinde itibarını arttırmış, “meşru muhatap” kabul edilmesine, çevresindeki tecrit duvarını çatlatmasına yaramıştı. Tabii ki zor durumdaki insanlara el uzatmanın siyasi getirisi vardır. Ama siyasi güvencesi yoktur. Dün başkasının halkına kucak açanlar, bir gün gelir kendi halkını aynı duruma düşürebilirler. Bu işlerin tek güvencesi demokratik rejimin sağlıklı biçimde işlemesidir.
ÖNCEKİ gün, Türkiye’deki vatandaşlarını geri çağıran Suriye rejimi, dün sabah ülkenin kuzeyindeki kentlerde saldırılarını sürdürdü. Beşar Esad, artık muhatap alınması zor bir yönetici, sözü senet değil. Birkaç saat içinde reform yapacağını vaat ettiği konuşmasının ardından, halkın üzerine ateş açıldığı haberleri geliyor. Gerek Başbakan Erdoğan, gerek Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin açık kapı politikasına devam edeceğini söylerken, bazı Suriyeli kaynaklardan gelen haberler, dünden itibaren girişlerin zorlaştırıldığı iddialarını taşıyor. Uluslararası anlaşmalara ve insan haklarına uygun biçimde, canını kurtaracak yer arayanları kucaklamak önce insanlık namına yapılması gereken bir şey. Aynı zamanda Türkiye’nin ve hükümetin itibarını artıran bir adım. Yarın Suriye’de iş yeni hükümet kurma çalışmalarına geldiği zaman, bugün Türkiye’nin kollarını açtığı bir çok kişi Şam’a doğru yola çıkacak. Eğer hâlâ Beşar Esad’ı doğru yola getirme ısrarı sürmez ve önemli yanlışlar yapılmazsa, Türkiye’nin rolü artabilir. Tabii ki işler bu kadar kolay değil. İran, Hizbullah faktörlerini, İsrail’i de hesaba katmak lazım. Yine de Türkiye, daha önce başarıyla yönettiği Bulgar, Makedonya ve Irak’tan gelen sığınmacı akınlarının deneyimine sahip.
SURİYE Yönetimi, sınır kentlerindeki operasyonların bölgeyi teröristlerden temizleme amaçlı olduğunu söylüyor. Eldeki listelere göre evlerden insanları topladıklarını da itiraf ediyor. Cisr El Şugur’dan sonra dün, tanklar Maret el Numan’a yöneldi. Sadece Türkiye değil, Lübnan ve Irak sınırlarına da yığılma var. Hatta Golan tepelerinde de birikme olduğu haberleri geliyor. Kim bilir, belki de Esad rejimi, kendisinden sonra, gelişmelerin nasıl geniş bir bölgeyi tehdit edeceğini göstermek istiyor.