‘Bütün Arap ülkeleri, komşularımız bize yardım etmeli. Çok zor durumdayız. Geçici Yönetime de yardım edilmeli, Irak'ta bir yıl sonra özgür seçimler yapılacak, bu yolda yürüyebilmek için, herkesin ama özellikle komşularımızın yardımına ihtiyacımız var.’Beyan ile arkadaşlığımız, Körfez savaşının ilk günlerine dayanıyor. Yaşamını Saddam Hüseyin rejimine karşı mücadeleye adayan Beyan El Araci-El Hakim, Geçici Yönetim Konseyi'nin kuruluşundan önce oluşturulan muhalefet konseyindeki az sayıdaki kadından biriydi. Şimdi, geçici yönetimde sosyal işler bakanlığını üstlenmesi için aldığı daveti değerlendiriyor.Üç yıl önce Irak halkına yardım için kurulan ‘‘Worldwide International’’ üyesi ve BM'ce tanınan ve dinler arası kardeşlik için mücadele eden ‘‘Interfaith International’’ın başkan yardımcısı.Dün telefonla görüşmemizde, tüm dünyayı yardıma davet ediyordu Beyan. Türkiye'nin önemli katkılarda bulunacağına inandığını söylüyordu.Bütün yabancı askerlerin Irak halkı tarafından ‘‘işgal gücü'' olarak algılandığını, karışıklık devam ettikçe yabancı askerlere karşı tepkinin arttığını anlatıyordu hattın öbür tarafından. ‘‘Yabancı askerleri gördükçe Iraklıların sinirleri bozuluyor’’du.‘‘Ya Türk askeri? Türk askerinin Irak'a gönderilmesi tartışılıyor, Iraklılar ne düşünüyor?’’‘‘Arap ve Müslüman askerlerle daha iyi anlaşacağımızı düşünüyoruz. Ama doğrusunu istersen, yabancı askerlerin başlarında mavi bere görmek istiyoruz. Irak'ta ne yapılacaksa Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yapılmalı. Ama bir an önce.’’* * *ORTADOĞU yangın yerine dönüyor. İsrail'de, üç aydır bıçak sırtında giden ateşkes süreci dünkü saldırıyla sona erdi. Irak'taki durumla birlikte ele alındığında Ortadoğu'da bir istikrarsızlık kara deliğinin oluşmakta olduğunu söylemek falcılık sayılmaz. Sadece biz değil, dünya düzenini tehdit eden bir sürece sürükleniyoruz. Türkiye Irak'a asker göndermeli mi? Artık bu soru çok önemli değil. Yanı başımızdaki bir yangına tabi ki seyirci kalamayız. Ne ticari çıkarlar, ne siyasi hesaplar adına ‘‘Türkiye Irak'ta mutlaka olmalı’’ diyenlerdenim. Türkiye'nin Irak'a ABD'nin güvenlik gücü olarak gönderilmesini istemiyorum. Ama Irak büyük bir afetle karşı karşıya. Bir deprem gibi, amansız bir salgın, bir yangın gibi. Bu, bir işgal boyutunu çoktan aştı.ABD, Irak'ta başlattığı savaşı bitirmeyi beceremediği gibi, Irak'ı işgal bile edemedi. İşgalin, de uluslararası yasalara göre sorumlulukları vardır. Washington hiçbir sorumluluğunu taşıyamadı. Omuzları dar geldi. Ne kendi düzenini kurabildi, ne de Irak halkını koruyabildi. Ben, insanlık namına bu büyük felakete seyirci kalmak istemiyorum. O zaman da şu soru aklıma geliyor. Bugünkü koşullarda artık Türkiye'nin asker göndermesi yeterli olacak mı? Olmayacak. Eğer tek meselemiz ABD'nin gözüne girip, birkaç ihale kapmak, siyasi hayaller kurmak ve bir iki hastane açıp, okul kurmak değil, ‘‘üzerimize düşen komşuluk görevini yaptık’’ demek değilse bunun yeterli olmayacağını itiraf etmek zorundayız. Irak'ta, istikrar ve düzeni sağlamanın bir tek yolu kaldı. ABD ile Avrupa'nın ‘‘inadı bırakıp’’ Irak için ortak hareket etmeye karar vermeleri.* * *ARTIK bu inat bitmeli. ABD ve Avrupa hemen oturup Irak ve Ortadoğu için birlikte çözüm aramak zorundalar. ‘‘Burası benim çöplüğüm’’ ve ‘‘Kendin ettin kendin bul’’ dönemleri dünden itibaren tamamen kapandı. Bu istikrarsızlık çukuru, sadece Arapları değil ama 20'inci yüzyılın ikinci yarısında kendilerine bir devlet kurmak için çabalayan Yahudileri de mahvetmekte. Bush Yönetimi içindeki, Siyonist yeni muhafazakarlar bu gerçeği görüp makulu aramak zorundalar. Fransa ve Almanya da, bölgedeki istikrarsızlığın kapılarının altından sızacağını ve bir kibritle alev alabileceğini hissetmeliler. Avrupa Birliği, ‘‘birlik’’te Birleşmiş Milletler çatısı altında uzlaşma iklimine katkıda bulunmalı. Türkiye asker gönderme tartışmalarından daha büyük bir ısrarla bu noktada harekete geçmeli.‘‘Yardıma gelecek askerlerin başlarında mavi bere görmek istiyoruz’’ diyor Iraklı arkadaşım Beyan Hanım, ‘‘O zaman kendimizi daha iyi hissedeceğiz.’’