LEGATUM kendisini, uluslararası pazarlarda insani kalkınma amaçlı programlara yatırım yönlendiren “küresel yatırım örgütü” olarak tanıtıyor.
Yirmi yıllık geçmişi olan örgüt 2010 Refah Listesi’ni yayınladı. 110 ülkenin yer aldığı bu listede Türkiye 80’inci sırada. Dün gazetelerde yer alan haberdeki ilginç ayrıntılara dikkatinizi çekmek istiyorum. Ekonomik verilerin yanı sıra sağlık servisi, güvenlik, eğitim gibi alanlarda da derecelendirme yapan araştırma objektif verilerin yanı sıra, halkın sübjektif değerlendirmelerine, hissiyatına da yer veriyor. Ekonomi alanında, “Türkiye gelişmeye elverişli temele sahip bir ülke” olarak değerlendirilirken 2004-2008 yılları arasındaki kişi başı gelirin gösterdiği artış açısından ortalamanın üzerinde yer alıyor. Yabancı sermaye açısından en cazip ülkeler sıralamasında yedinci sırada, bankacılık sektörünün başarısı küresel averajın üzerinde. Ancak sadece nüfusun yarısı ülkenin finans kurumlarına güvendiğini söylüyor. Yani Türkiye’de halkın yarısı bu sisteme güvenmiyor. Bu konuda Türkiye küresel sıralamada 81’nci sırada yer alıyor. Halkın para ile ilişkisinin kalitesini göstermesi açısından önemli. Bu ilişkinin kalitesi toplumda kültürel taleplerin artışını da tetikliyor. Yaşam koşulları açısından bakıldığında halkın sadece yüzde 45’i koşullarından memnun olduğunu söylüyor. Diğer ülkeler halklarının verdikleri yanıtla kıyaslandığında Türkiye bu noktada 84’üncü sırada. Ekonomiden beklenti, fırsatlar konusunda ise Türk halkı karamsar. 76 ve 71’inci sırada geliyor. Son üç yıldan bu yana çeşitli uluslararası kuruluşların yaptıkları araştırmalar temel alınarak hazırlanan listede, Türkiye’de yatırım ortamının kötü olmamasına rağmen, Türkiye, refahın eşit biçimde dağılımı konusunda 110 ülke arasından 79’uncu sırada. Halkın yarısı ise “işini iyi yapan kazanır”a inanmıyor. Bu da liyakat sisteminin ciddi biçimde çarpık olduğunu gösteriyor. Yani, işini yürütebilmek için mutlaka bir “arka” gerekiyor.
İŞGÜCÜ KALİTESİ YETERSİZ
Listedeki veriler, halkın hükümete ve bürokrasiye güvendiğini ama çevre, eğitim, fırsat eşitliği konularında son derece kötümser olduğunu gösteriyor. Bürokrasinin politikaları uygulamadaki yeterliliğiyle ilgili veriler nispeten olumlu. Bu sonuçlar Türkiye’yi 110 ülke arasında 49’uncu sıraya taşıyor. 10 kişiden 6’sı hükümete güven duyuyor. Halkın yarısı hükümetin yoksullukla mücadelesini yeterli buluyor. Bu açılardan Türkiye listedeki 110 ülke arasından ilk üçte, yani birinci kümede yer alıyor. Askere ve adalete güven de yüksek. Bu unsurlar dikkate alındığında karşımıza çıkan Türkiye resmi ile eğitim, kişisel özgürlükler ve güvenlik konularındaki algılarla ilgili veriler ele alındığında gördüğümüz Türkiye resmi ile taban tabana zıt. Eğitim kalitesi ve çocukların eğitimde fırsat eşitliği noktalarında Türkiye 110 ülke arasında son üçte birde, orta okul eğitimli Türk işçisinin oranı Türkiye’yi 80. sıraya düşürüyor, zaten raporda Türkiye’de “insan sermayesinin düşük seviyelerde” olduğu vurgulanıyor.
GÜVENSİZ BİR TOPLUM
Araştırmaya göre Türkiye ifade ve inanç özürlüğü, örgütlenme hürriyetleri açısından 53’üncü sırada ama halka “Türkiye’de siyasi düşünce açıklama özgürlüğü var mı?” sorusuna verilen yanıtlar ülkeyi son 15 ülke arasına sokacak kadar kötümser. Türkiye’de cemaat ve aile bağları güçlü. Toplumun yüzde 65’i evli. Evlilik oranı açısından 110 ülke arasında Türkiye 13’üncü sırada. Buna rağmen insanların birbirlerine güveni yok. Bu açıdan Türkiye listede 97’inci sırada. Sivil toplum örgütlenmesinin zaafının altında bu güvensizlik var. Legatum indeksi Türkiye’de “zenginlik” eğrisi ile “eğitim ve kültür kalitesi eğrisinin” arasındaki ayrışmanın derinliğini ortaya koyarken, yaşadığımız en önemli sorun olan uzlaşmazlık-çözümsüzlük sorununun özünü de gösteriyor. Devletine, hükümetine, cemaatine güvenen ama birbirine güvenmeyen, zengin ama eğitimsiz, evli ama mutsuz Türkiye.