KOSOVA’da Arnavutlar, Miloşeviç’in feshettiği özerkliklerini geri kazanmak için Sırbistan devleti ile bütün ilişkilerini kopardıkları zaman çocuklarını da okullardan aldılar.
Bütün bankalar ile de ilişkilerini kestiler, vergilerini ödemediler, kendi kendilerini yönetmeye başladılar. Evlerde açtıkları okullarda çocuklarını eğittiler. Ama bütün bunları yapabilmek için önce aralarında büyük bir anlaşma sağladılar. ABD ve Avrupa’dan gelen desteği de göz ardı etmemek lazım. Yine bütün bunlara kalkıştıkları zaman Bosna savaşı yüzünden Sırbistan dünyada yalnız kalmış, diğer bütün bölgelerini kaybetmiş, Belgrad’da bile Miloşeviç Yönetimi’ne karşı ciddi bir muhalefet yükselmeye başlamıştı. Neden yazıyorum? BDP, yanlış hesaptan hemen dönsün diye. Türkiye’de durum Kosova’dakine hiç benzemiyor bir, özerkliğe çocukların eğitim hakkına el koyarak başlanmaz iki. Ayrıca bu tek taraflı değil, herkesin birlikte vereceği bir karardır. * * * BİR toplumun kendi kendini yönetecek olgunluğa ulaşması ile oradaki eğitim düzeyinin hiç mi ilgisi yoktur? Biz yıllardan beri eğitimde fırsat eşitliğinin tüm Türkiye’de özellikle de Güneydoğu Anadolu’da mümkün olabilmesi için sesimizi yükseltmedik ki? Hatta eğitimin teşvik edilmesi için, bütün kızlar okula gidebilsin diye devletin bu bölgelerde pozitif ayrımcılık uygulamasını gönüllü olarak kabul etmedik ki? Ne İstanbul’da ne Ankara ya da İzmir’de, Adana veyahut Konya’da bu ülkenin vatandaşları “Güneydoğu’da çocuklarını okula göndersinler diye kadınlara para veriyorsunuz. Bizim de ihtiyacımız var, bize de verin” dedi mi? İtiraz etti mi? Çünkü bugün bu ülke insanları için bir çocuğun okula gitmesinden daha önemli, daha hayati, daha sevap bir şey yoktur. Ve eğer o paralar çocukların okula gidebilmesi için gerekliyse mutlak eşitlikte kimse ısrar etmez. Türkiye cehaletini aşmaya çalışırken, Türk olsun Kürt olsun herkes ancak eğitim ile küresel rekabete hazırlanacağının bu kadar farkındayken BDP’nin okulları boykot kararı tam bir fiyaskodur. * * * KİMLİĞİNİ açıklamak istemediğim bir Güneydoğu kentinin belediye başkanı ile bölgede açılan Kürtçe kursların neden devam etmediğini tartışırken bana söylediklerini size aktarmak istiyorum. “Herkes çocuklarını İngilizce kurslarına gönderiyor, sınavlara hazırlansın diye dershanelere yolluyor” demişti. Kabul ediyorum, bir çocuğun ana dilini düzgün biçimde öğrenmesi için devlet yardımcı olmalıdır. Bir kişi bile olsa dershanenin kapısını açık tutacak bir sübvansiyon gerekebilir, ama bu ciddi meseleyi çözmek için çocukların okula gitme hakkı ellerinden alınmalı mıdır? Referandum boykotu, oy kullanma hakkından gönüllü feragat anlamına gelen siyasi bir karardı. Bu, oy kullanma hakkına sahip her bireyin özgür iradesi aldığı bir karardı sonunda. Ama eğitim boykotu, çocuğun en doğal hakkına dışarıdan müdahale etmektir. Çocuklar üzerinden siyaset yapma çapsızlığıdır. * * * BU arada Hakkâri’deki patlamanın BDP ile Hükümet arasındaki görüşmeleri sekteye uğratması da üzücü. Bozguncunun da amacı zaten barış yollarını tıkamak. O zaman onun oyununa gelmemek lazım. Keşke AKP Hükümeti, siyasi diyalog kanallarının açılması için, referandum sonrası yelkenine doldurduğu rüzgâra uygun bir cesaretle görüşmeme kararını yeniden gözden geçirse. BDP de eğitim hakkını ihlal eden kararını değiştirse. Ve yarın bir çocuk bile okulların açılış heyecanını yaşamaktan mahrum kalmasa.