CEZAYİR aşırı İslamcıların saldırıları altında inim inim inlerken, Libya Muammer Kaddafi rejiminin pençesi altında Batı’ya meydan okurken, Fas yükselen İslamcı dalga ile başa çıkmaya çalışırken Tunus Batı çıkarları açısından bölgenin “istikrar adası”ydı.
Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin Tunus’una birkaç yıl önce gittim. Bin Ali ile de görüştüm. Kadın haklarına çok önem verdiğini söylüyor, özellikle iş kadınlarına verdiği desteğin görülür olmasını istiyordu. Ama sonra ülkenin içlerine doğru ilerledikçe başkentte gördüğüm her şeye sahip sınıfın temsilcilerinin dışındaki Tunusluları da gördüm. Yoksulluğu, kendi kaderine bırakılmışlığı, baskıyı. Tunus, koyu bir askeri rejim tarafından desteklenen bir diktatörün ülkesiydi. Laiklik ve kadın hakları, bu baskıcı rejimin meşruluk araçları olarak vitrindeydi. Demokrasinin gereği olan bu unsurların, kadın hakları ve laiklik konusunun içi boşaltılmış kalıplarının demokrasiye karşı kullanılmalarının en somut örneğidir Tunus. Tunus Devlet Başkanı’nın, ayaklanma sonucu ülkeyi terk etmek zorunda kalacağı o günlerde söylenseydi inanmazdım. Bin Ali, ailesi ve yakın çevresi ülkenin hakimiydiler. Eğer cep telefonları, Facebook, Twitter olmasaydı, yani dijital meydanlarda isyan başlamasaydı Tunus’un otuz yıllık diktatörü ülkeyi terk eder miydi? Şimdi Arap dünyasının gözü Tunus’ta. Dijital meydanlar bölgenin koltuğa yapışmış diğer liderlerini istifaya çağıranlarla dolu. Acaba Tunus, Polonya’daki Dayanışma Hareketi’nin başlattığı ve Doğu Avrupa’yı yutan değişim dalgasını tetikleyebilecek mi?
EĞER Irak savaşı öncesinde böyle bir gelişme yaşansaydı, bu sorunun yanıtı olumlu olabilirdi. Ama unutmayalım ki, artık Arap dünyası için “demokrasi” dünkü kadar cazip bir kavram değil. Irak’ta ABD’nin demokrasi getirme adına çıktığı maceranın sonu herkesin gözleri önünde. Doğu Bloku’nun dinamikleri ile Arap dünyasındaki rejimlerin dinamikleri aynı değil. Toplumların nitelikleri de farklı, kültürleri de. Tunus’un bölgede değişim ateşi yakıp yakmayacağını söylemeden önce, bu olayların ülkede neyi değiştirebileceğine bakmak lazım.
BİN Ali’nin ülkeyi terk etmesinden sonra ne olacak? Şu anda henüz kesin bir yanıt yok. Bazı yorumcular, Tunus’ta İslami rejim ihtimalini tartışmaya açtılar. Evet, El Kaide, olaylardan sonra yaptığı açıklamada gelişmelere destek verdiğini açıkladı. Ama İslami hareketin kökleri ülkede kuvvetli değil. Müslüman Kardeşler örgütü ile ittifak halinde olman Hizbül Nahda’ya askeri rejim yaşama alanı bırakmamıştı. İllegal örgütlenen hareketin liderlik kadroları ülke dışında. İslamcıların, yönetim alternatifi haline gelmeleri bana göre zor. Uzun yıllar ağır baskılar altında yaşayan muhalefet partilerinin de ülkeyi demokrasiye taşıyacak kapasiteye sahip oldukları söylenemez. Yine geriye askeri rejim kalıyor. Eski Devlet Başkanı Burgiba’yı götürüp yerine Bin Ali’yi getiren rejim. Önümüzdeki günler, ayaklanmanın askeri rejimi sarsacak boyutlara ulaşıp ulaşamayacağını gösterecek.