Değişim sözde değil özde olmalı

ŞİDDETE son vermek için tarafların gizli ve açık değişik kanallardan bir araya gelip, ciddi görüşmeler sonucu barış sürecini başlatmalarına karşı değilim. Bugüne kadar şiddet batağına yuvarlanmış bütün toplumlarda barışa giden yol tek taraflı gayretlerle açılmadı.

Ne isyan eden örgütler, ne de onları bastırmaya çalışan devletler şiddet sarmalından tek başına ve bütün topluma damgasını vuran bir “zafer” ile çıkmadılar.
İspanya, İngiltere benzeri ülkelerde bu süreç tarafların oturup konuşması ile yol aldı.
Bu yüzden, silahları susturma ihtimali taşıyan her girişimi halkın yararına atılmış bir adım olarak görüyorum.
Ama bizde bir tuhaflık var.
Başbakan Erdoğan, önceki akşam HaberTürk’ten Yiğit Bulut ile yaptığı söyleşide, “Daha önce de olduğu gibi bugün de görüşülüyor” dedi PKK’nın adını vermeden, “devlet görüşüyor.”
Ama bunun kesinlikle hükümetin dışında bir süreç olduğunu ısrarla tekrarladı.
Abdullah Öcalan da doğruluyor. Avukatlarıyla son yaptığı görüşmede yine aynı şeyi söyledi, “benimle görüşüyorlar, ama hem görüşüyorlar, hem de Başbakan milliyetçi söylemi tırmandırıyor.”
Başbakan “devlet” in görüştüğünü söylüyor. “Biz değil” diyor
Pekiyi bu kimin devleti?
¡¡¡
DEVLETİN sahibi kim?
Devlet ya da Başbakan’ın sözünü ettiği “kanallar” siyasi onay almadan kendi başlarına hareket edebilirler mi? Hangi demokratik ülkede böyle bir şey olabilir? Hangi siyasi liderlik buna izin verir.
Anayasa değişikliklerini savunurken,“Bakan arkadaşlarıma söylüyorum, (bakanlık bürokrasisini kast ederek) altınızdakilere dikkat edin” diye konuşan, yargıdan ve bürokrasiden “ayaklarımızın prangaları” diye söz eden ve devletle sürekli bilek güreşi içinde olan Başbakan, Kürt sorununun çözümünde bu “prangalar” ile gönüllü bir görev bölümü yaptığı izlenimini veriyor topluma. .
Anayasa referandumuna giderken, Başbakan kestanelere elini uzatmıyor, ama siyasi liderlik olmadan hiçbir maşa o kestaneleri ateşten alamaz, yanmaktan kurtaramaz.
Her nabza ayrı şerbet vererek Anayasa’yı istediğiniz kadar değiştirin, onu hayata uygulayacak toplumsal mutabakata ulaşamaz ve değişikliklerin kağıt üzerinde kalmasını engelleyemezsiniz.
¡¡¡
ANAYASA esasta toplumsal mutabakat belgesidir. Bunu önceki akşam yine HaberTürk’teki röportajda Başbakan da kabul ediyor ve bu paket geçerse, seçimlerden sonra yeni bir Anayasa hazırlığı sözü veriyor. Hem de bu kez “Parlamentodaki partilerin uzlaşmasıyla” diye de altını çiziyor.
Anayasa ilkeleri belirliyor. Yasal değişimleri gerçekleştiren ise siyasi irade.
Hâkim siyasi irade ise Anayasa değişikliğini toplumun önüne getiriyor ama ona uygun davranmıyor.
Bugün insan haklarını genişletmenin, ifade ve basın özgürlüğünü ileri götürmenin, pozitif ayrımcılık dâhil toplumda gerçek eşitliği sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılmasının önünü Anayasa mı tıkıyor?
Kürt meselesinin çözümü için gerekli siyasi önderliğin önünü Anayasa mı kesiyor?
Evet, yeni bir Anayasa Türkiye için şart. Ama önce değişim için toplumsal iradeyi harekete geçirecek siyasi önderlik, elini taşın altına koyma, barış ve uzlaşma söylemini öne çıkartmak gerekiyor. Yoksa uzlaşmaya dayanmayan her değişiklik kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur.
Yazarın Tüm Yazıları