EUROVISION sonuçlarını heyecanla beklerken sıra Kıbrıs’a geldiğinde, Rum sözcü, "Avrupa’nın bölünmüş son başkentinden..." diye söze başladı.
Gerçekten de Lefkoşa Avrupa’nın sorunlu tek başkenti.
Avrupa Birliği Kıbrıs sorununu üzerine devir alırken bunu çok iyi biliyordu ve çözeceğini söylüyordu. Ama gün geçtikçe çözümsüzlük daha da kemikleşiyor.
Çünkü Brüksel, Kıbrıs sorunu ile Kıbrıs’ın üyeliği konusunu tamamen birbirinden ayırmış durumda.
Örneğin, referandumdan sonra Kıbrıs Türklerine verilen sözlerin tutulmaması ile Türkiye’nin ek protokolü uygulamadaki isteksizliği arasında hiçbir bağlantı kurulamayacağı görüşü hakim.
Yani, Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliği tanınmadan, onlara yönelik izolasyonlar kalkmadan Türkiye, Rumlara limanlarını ve hava alanlarını açmayacaktır denklemini kabul etmiyorlar.
Kiminle konuşsam, "Böyle bir ilişki kurulamaz. Türklere yönelik izolasyonların kaldırılması için elimizden geleni yapıyoruz. Bizi bağlayan kurallarımız var. Ama Türkiye aday ülke olarak üyelerimizin tümünü tanımak zorundadır, Kıbrıs’a ayrı davranamaz. Gümrük Birliği anlaşmasından doğan yükümlülüklerini Kıbrıs’a karşı da yerine getirmek zorundadır" diyor.
Türkiye’nin baş müzakerecisi Babacan’a da geçen hafta Brüksel’de verilen mesaj da bu yöndeydi.
* * *
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ise Brüksel’in bu denklem arasındaki bağlantıyı bozma girişimlerine karşı Ankara’nın sağlam durmasını istiyor.
Çünkü Kıbrıs Türkleri üzerindeki izolasyonlar kaldırılmadıkça, daha doğrusu Avrupa Birliği, haksız bir duruma karşı harekete geçme iradesini kazanmadıkça, Türkiye’nin Kıbrıs Rumları ile kuracağı ekonomik ilişkiler süreci Kıbrıslı Türklerin azınlık haline gelmesi ile sonuçlanacak.
Gerçekten de işte o zaman Avrupa’nın son bölünmüş başkenti de tarihe karışacak. Ama çözüm ile değil, Rumlara göre çözümsüzlük bu sonucu doğuracak.
Bu hesap çok açık. Kıbrıs Rum kesiminde dünkü seçimler öncesi yapılan tüm kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor. Bir arada yaşamak isteyenlerin ve çözümü savunanların oranlarının düşüklüğü bunu ortaya koyuyor.
* * *
SORUN sadece Türkiye’nin ek protokolü uygulaması ile sınırlı değil. Rumların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açtıkları mülkiyet davaları var. Mahkeme, son kararında Ada’da iç hukukun tüketilmesi koşulunu getirdi ve Rumların KKTC’de konuyla ilgili kurulacak bir komisyona başvurmalarını istedi.
Bu komisyon kuruldu ama tam olarak devreye girmesinde sorunlar var. Bu komisyonun iyi çalışabilmesi zor. Rumlara ait evlerde yaşayanlar ya da satın almış olanlardan evlerinden çıkmaları beklenebilir mi? Bu durumda devlet tazminat ödemek zorunda. Bu da çok ağır bir maddi yük anlamına geliyor. Kıbrıslı Türk yetkililer bu soranların nasıl aşılacağını henüz öngöremiyorlar.
Davalar Strasbourg’a gittiğinde ise tazminat yükü daha da ağırlaşacak.
Bu sorunların çözümü ancak görüşmelere yeniden başlanması ile mümkün.
Ama Rumları çözüm masasına oturtmak giderek zorlaşıyor.