Basın yasaları kurtarma amaçlı değil özgürlük için değişmeli
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
EN son Sınır Tanımayan Gazetecilerin raporu açıklandı.
Türkiye, 178 ülkenin bulunduğu dünya basın özgürlüğü listesinde 138’inci sırada. AKP’nin “özgürlükler” söylemine taban tabana zıt düşen bir durum bu. Şikayetimiz yeni değil. Yedi yıldan bu yana şikayetçiyiz. AB ile uyum yasaları çerçevesinde ceza yasasında yapılan değişiklikler sırasında basın ile ilgili düzenlemelerin özgürlükçü değil, tamamen baskıcı bir zihniyet ile ele alındığını söylüyoruz. Değişiklik istiyoruz. Ceza Yasası, Basın Yasası ve Terörle Mücadele Yasası bu ülkede medyayı darbe dönemlerinde bile az görülen baskılarla karşı karşıya bıraktı. Hapisteki gazeteciler bir yana, hapis cezalarıyla karşı karşıya kalan yüzlerce gazeteci var. Hükümetin bu konuda bir hazırlık içinde olduğunu duymuştum. Doğruymuş. Geçen hafta Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Bugün televizyonuna önemli bir açıklama yaptı. Bakan, “Ergenekon davasıyla ilgili yaptıkları haberler nedeniyle yargılanan gazeteciler var. İstisnasız bütün medya gruplarında çalışan gazeteciler bunlar. İlk defa bu programda açıklıyorum. Buna ilişkin yaptığımız bir hazırlık var. Epeyce üzerinde çalıştığımız bir metindi. Ümit ediyorum ki Pazartesi günü Bakanlar Kurulu’nda bilgilendirme yapacağız. Ondan sonra da kamuoyu ile paylaşabiliriz. Bu sıkıntıyı giderme noktasında basın mensuplarını biraz daha rahatlatacak bir çözüm getiriyoruz” dedi. Bu açıklamaya göre metnin bugün Bakanlar Kurulu’na gelme ihtimali var. Aman dikkat.
ERGENEKON davası, basın özgürlüğü konusunda bugüne kadar gözlerini yuman, meslektaşlarına yönelik baskılar karşısında mesleki dayanışma göstermek şöyle dursun, “bir de ben vurayım” sırasına girmek için sabırsızlık gösteren, muhalefete muhalif gazetecileri de ciddi baskılarla ve hapis tehdidiyle karşı karşıya bıraktı. Umuyorum, yapılacak değişiklikler sadece Ergenekon davası nedeniyle artış gösteren dava ya da soruşturmaları etkileyecek değişiklikler değildir. Türkiye’de basın özgürdür diyebilmek için köklü yasal değişiklikler gerekiyor. Her şeyden önce hapis cezasının kaldırılması ya da “prensip” olmaktan çıkartılması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi gazetecilerin meslekleriyle ilgili suçlar nedeniyle cezaevlerine gönderilmelerini kabul edilemez buluyor. Tam tersine bunun en son başvurulacak bir yöntem olduğu tartışılıyor. Gazetecileri düşüncelerini açıklamaktan ve eleştirel haberler yapmaktan ala koyan bir başka mesele de tazminat cezaları. Basın yoluyla işlenen suçlara göre son derece orantısız. Amaç caydırıcı olmak değil sanki karşıdakini yok etmek.
BUGÜN hapis tehdidiyle haklarında soruşturma açılan, davaları devam eden ya da hapiste olan gazeteciler sadece Ergenekon davasının iddianamelerini yayınlayanlar değil. Eğer yapılacak düzenleme sadece bu çerçevede kalırsa, biz yine basın özgürlüğü ile ilgili sorunlarımızı atlatamayız. Madem bir değişiklik yapılacak. Köklü ve etkili olmalı. Ceza Yasası, Basın Yasası ve Terörle Mücadele yasaları birlikte özgürlükçü bir zihniyetle ele alınmalı. Çünkü sonra geri dönmek zor. Yine zaman kaybedilecek. Tıpkı Anayasa meselesinde olduğu gibi. Artık yeni bir Anayasa değişikliğini kim bilir ne zaman gündeme getirebileceğiz? Oysa basın özgürlüğünü kısıtlayan yasakçı zihniyetin kökleri, referandumla değiştirilmiş Anayasa’mızın, 12 Eylül kalıntısı 26-27 ve 28’inci maddelerinde tüm haşmet ve gericilikleriyle duruyorlar.