‘BAZI çevreler Türkiye'nin Avrupa ile değil Asya ile birleşmesini öneriyorlar. Batı'ya değil doğuya bakalım diyorlar. Biz bu görüşe katılmıyoruz.’’
Bunu söyleyen kim biliyor musunuz?
Kazakistan Büyükelçisi Kayrat Saraybay.
İstanbul'un aşırı sıcak günlerinden biri, ama Taha Akyol ile birlikte Boğaz kıyısındaki o serinlik vaadeden mekanda Kazakistan Büyükelçisi Kayrat Saraybay'ın anlattıklarına öylesine kendimizi kaptırmışız ki, konuşma bitene kadar sıcağı pek fark etmiyoruz.
‘‘Biz Türkiye'nin Avrupa macerasını destekliyoruz’’ diyor Büyükelçi ‘‘ Türkiye ile Kazakistan'ın ilişkileri kurumsallaştı. İlişkilerimizde duygusallığa da lüzum yok. Türkiye'nin güçlü olması bizim de yararımıza. Biz Avrupa Birliği'nin bu yolda Türkiye'ye katkısı olacağına inanıyoruz ve Türkiye'nin Avrupa üyeliğini destekliyoruz.’’
Kazakistan'ın, St. Petersburg Üniversitesi Türkoloji bölümü mezunu Büyükelçisi, sadece düzgün ve güzel Türkçe konuşmuyor Türkiye'yi de iyi tanıyor.
Asya ile ilişkilerin Avrupa'ya alternatif olamayacağını söylerken Kopenhag kriterlerine uyum mücadelesinde Kazakistan'dan örnekler alınabileceğini de gösteriyor anlattıkları.
Nasıl mı?
* * *
KAZAKİSTAN, Sovyetler Birliği döneminde nüfus yapısı en fazla değişime uğrayan cumhuriyet. Son iki yüz yıldır Ruslaştırma politikalarının etkisi altında kalan Kazakistan'da bağımsızlığın ilk yıllarında Kazak kökenli nüfusun oranı yüzde 30'larda. Ruslar ise nüfusun yüzde 40'ını oluşturuyor, Almanlar, Özbekler, Koreliler gibi çok sayıda farklı etnik ve dini kökenli nüfus da bağımsızlığın ilk yıllarında kendilerini yepyeni bir kimlikle yüz yüze buluyorlar. Kazak milleti kimliği.
‘‘Sovyetler Birliği'nin etnik çatışmalara açık en büyük barut fıçısı Kazakistan'dı. Sovyet rejiminin olumsuz yanları vardı. Ama olumlu yanları da vardı. Biz,olumlu yönlerini miras olarak devralmıştık.Enternasyonalizm, farklılıkların bir arada nasıl barış içinde yaşayacağını öğretmişti bize.Geçmişten dersler çıkardık. ’’
Bağımsızlıktan sonra Kazak milli kimliğini oluşturma sorunuyla karşı karşıya kalan yeni devlet nasıl hayata geçirmişti bu anlayışı?
‘‘Kültürel kimlikler korundu. Okullar zorla Kazaklaştırılmadı. Bugün nüfusun yüzde 53'ü Kazak, yüzde 30 Rus. Resmi eğitim dili Kazakça ve Rusça. Kazak okullarının yanı sıra Alman, Rus okulları da var. Oralarda eğitim kendi dillerinde ancak eğitim programı Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanıyor. Örneğin Alman azınlığın çocukları Kazak tarihini Almanca okuyorlar. Ancak Kazakça da öğrenmek zorundalar.’’
Ayrıca, pazar okulları var. Bunlar özel. Devlet, pazar günleri okulları veriyor orada azınlıklar kendi ana dillerini öğretiyorlar.
Yayın konusunda da benzer bir yaklaşım var. Özel televizyonlarda ana dilde yayın serbest ama yayınların yüzde 50'sinin Kazakça olması gerekiyor.
* * *
KAZAKİSTAN'da ideal demokrasi olduğu söylenemez, ekonomi de sorunlarla karşı karşıya ama adım adım ilerleniyor. ‘‘Kapalı toplum, kafeste uçabilmektir. İsterse çok büyük olsun kafes. Açık toplum ise gökyüzünde uçabilmektir. Bizim tarih ve ruhumuza uygun olan ve bize yakışan bir kartal gibi parlak güneşin altında, sonsuz bozkır semalarında süzülmektir.’’
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in sözleri bunlar.
Orta Asya dümenini demokrasi, insan hakları ve serbest piyasa ekonomisi değerleri yönüne kırmış ilerliyor. Değişime direnmek için Avrupa sürecinden kaçanlara, Doğu da kucak açmıyor. Sığınak sağlamıyor.