ARTIK eskisi gibi olmayacak. Olmaması gerektiği için değil toplumdan gelen sinyallere bakınca görüyorum.
Değişik kesimler anayasayı konuşmak için çeşitli girişimler düzenliyorlar. Seçimlerden sonra yapılacak yeni Anayasa, meşruiyetini kapsayıcılığından alacak. Toplumun bütün kesimlerinin katılacağı anayasa yapım süreci bunun için çok önemli. Ancak bu biçimde Türkiye, ilk sivil anayasasını gerçek bir temsile dayanarak yapabilecek. Dün değişim isteyen bir grubun düzenlediği, “Herkesin Anayasası’nı, hepimiz yapmak için buluşuyoruz” başlıklı toplantıya katıldım. Değişik görüşlerden ve platformlardan temsilcilerin katıldığı toplantının ilk gününde “temsil” sorunu üzerinde duruldu. Eğer katılımcı bir Anayasa isteniyorsa baraj sorunu, seçimlerden önce mutlaka çözülmelidir. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, seçim barajıyla ilgili görüşleri belli. Baraj kalkarsa ülkede istikrar kalmaz. Magrip ve Ortadoğu’da hak aramak için sokaklara dökülen halkların ayaklanması karşısında Türkiye’nin, istikrarı demokrasiye tercih ettiğini gösteren tepkiler vermesi de bu zihniyetin sonucu değil mi? Ama toplumun geleceği açısından demokrasi daha sağlıklı bir durum üstelik de istikrarın, uzun vadeli garantisi. Dünkü toplantının açılışında konuşan Leyla Zana, yeni anayasayı tünelin ucundaki ışık olarak yorumladı. “Yeni anayasamız toplumsal sözleşmeyi yansıtmalı, ortaklık toplumunun anayasası olmalı” beklentisini de ortaya koydu. Gerçekten de, bugüne kadar tepeden inmeci anayasalarla Türkiye, iktidarı ele geçiren güçlerin iradelerini yaşamak zorunda kaldı. Gerçekten demokratik bir ülke olamadı. Demokratik hukuk devletinin kurumları kökleşemedi. * * * YENİ Anayasa Türkiye için yeni bir umut. Bir fırsat. Heykel, içki ve bunun gibi çok tartışmalı konularla gündem karartılmazsa, seçimlere kadar en önemli konu yeni Anayasa olacak. Önce seçimler sonra yeni Meclis’te biz gerekeni yaparız zihniyeti Türkiye’ye yine zaman kaybettirecek. Toplumun bütün kesimlerinin taleplerini seslendireceği platformların artması, siyasi partilerin bu taleplere sahip çıkmaları seçim sürecini ve söylemini de belirlemeli. İnsan hakları ihlallerine, yasakçı uygulamalara olanak sağlayan Anayasal çerçeveden kurtulmak için toplumun en geri kesimlerindekilerin de seslerinin duyulabileceği platformlar oluşmalı. Toplumun değişik kesimlerinin, hatta taban tabana zıt olanların, birbirini anlayıp ilk sivil Anayasa’yı oluşturabilmek için gerekli ortak bir platformda buluşabilmelerinin ön koşulu özgür tartışma ortamının yaratılması. Kırmızı çizgilere toslamayan bir tartışma ortamı. İnsanların korkusuzca görüşlerini açıklayıp, eleştirebilecekleri bir özgürlük ortamı sağlanmadıktan sonra toplumsal uzlaşma da sağlanamaz. * * * DÜN çeşitli sivil toplum kuruluşlarında temsilcilerini dinlerken, sürecin İkinci 12 Eylül Anayasa’sındakinden farklı olacağını düşünüyorum. Yeni bir Anayasa’yı bu toplumun tüm unsurları bekliyor. Siz tartışın biz gerekeni yaparız yaklaşımına bundan sonra toplum izin vermeyecek. Sokaklar tartışmaya başladı. Bu sağlıklı başlangıca siyasilerin sahip çıkıp, seçim öncesi tutumlarını açıklamaları gerekiyor. İçki, heykel, türban, tartışmaları ile gündem saptırılmak istense de, esas gündemimiz Anayasa. Siyasi partiler, bu konudaki tavırlarını seçim sonrasına bırakamazlar, zaten bırakamayacaklar da.