Paylaş
GEÇEN pazar günü yazımda, 'Bu memleket bizim' mitinginin KKTC'de bir dönüm noktası olduğunu yazmış, Ada'da sistem değişikliğinin gündeme geleceğini söylemiştim.
Kokuyu doğru almışım, senaryo fırına verilmiş bile.
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Pınar Türenç'e verdiği ve Pazartesi günü Hürriyet'te yayınlanan demeci bunu doğruluyordu.
Denktaş, 'Bu küçük Ada'da çok başlılık olmuyor. Açık ilan ediyorum Başkanlık sistemine dönsünler' diyordu.
Başkanlık sistemi, ne çok başlılığın ne de parlamentonun alternatifiydi.
Ama Denktaş'ın sözlerinden daha çok tek adam sistemini kastettiği anlaşılıyordu.
Başkanlık sistemi, muhalefetsiz, parlamentosuz bir yönetim anlamına mı geliyor?
* * *
KKTC Cumhurbaşkanı'nın çok ilginç bir önerisi daha var.
'Eğer Başkanlık sistemi olmazsa teknokratlar hükümeti kurulmalıdır' diyor.
KKTC'de şimdi de, UBP'yi bölüp hükümeti düşürme planları yapılıyor.
Teknokratlar hükümetinin ekonomik sorunlara çözüm getireceği beklentisi yayılıyor.
İnanan var mı bilmiyorum. Teknokratların tek yararı olabilir. Türkiye, 'göndermiyorum' dediği paraları gönderir, mudilerin alacakları ödenir, ağızlar kapanır, sesler kesilir.
Ama sivil 12 Mart modeli KKTC'nin sorununu çözmez.
* * *
KKTC'de sorun siyasi sistemde değil, ekonominin sistem dışılığında.
Başbakan Yardımcısı Mustafa Akıncı, banka vurgunlarıyla ilgili dünkü görüşmemizde, UBP-DP koalisyonu zamanında 7 banka izni verildiğini anlatıyor. 5 Mart 1997 günü 4 bankanın kuruluşuna 'evet' denmiş.
'Bu bankaların kurdelelerini Denktaş ile Eroğlu beraber kestiler' diyor Akıncı.
KKTC'de, yolsuzlukların bugüne mahsus olmadığını herkes biliyor
Bunca gürültü arasında bir kişi de çıkıp, 'Ne oldu şu bankerlere, hortumculara? Onlarla ilgili neler yapılıyor? Haklarında dava açıldı mı, mahkeme önünde hesap verecekler mi?' sorusunu sormuyor.
Bütün mesele Eroğlu hükümeti ve Avrupa gazetesinin yöneticileri etrafında dönüyor.
* * *
SON günlerde KKTC'de yükselen muhalefetin sorumlusu olarak bugünkü hükümeti gören sadece Denktaş değil.
MGK'ya sunulan raporda da aynı yaklaşım söz konusu.
Bu halk neden sokaklara döküldü diye sormak yerine, Eroğlu'nun Kıbrıs Rum kesiminden parasal destek sağladığı, Türkiye'den yapılan uyarılara uymadığından söz ediliyor raporda.
Eroğlu'na, hain damgası vuruluyor ama halkın parasını toplayıp cebe indirenlerin adı bile geçmiyor.
12 Mart modellerinden medet umanlar, halkın canını yakanlardan hesap sorarak muhalefeti sakinleştirebileceklerini düşünmüyorlar.
Bir çift sözüm de Eroğlu'na. Madem demokrasiye önem veriyor, her demokratik ülkede olduğu gibi olmalı ve halka verdiği sözleri tutamayan, Meclis baskınlarına yol açan Maliye Bakanı, sevgili arkadaşı Mehmet Bayram'ın istifasını sağlamalı.
Paylaş