‘Yüzen ordu’dan dünyaya mesaj... İşte Akar’ın ‘şişeden çıktı’ dediği ‘cin’
*
1- Helikopterlerimiz Tuzla açıklarında bekleyen savaş gemisine inerken ağzımdan şu soru döküldü: “Vaaaayyyy. Bunu biz mi yaptık?”
230 metre boyundaki 27 bin tonluk devasa Anadolu gemisi yaklaştıkça büyüyordu. Ve adına yakışan bir Anadolu gibi bizi kucaklıyordu.
İşte o an Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın uzun zamandır kullandığı “cin şişeden çıktı artık” sözünün ne anlama geldiğini daha iyi anladım.
Yıllarca savunma sanayiinde dışa bağımlı olan Türk Ordusu, artık bu denizlerin en büyük gemisine sahipti... Ve bu muazzam eseri Türk mühendisleri yapmıştı. Gemiyi anlatan genç komutanın gözleri parlıyordu... O anlattıkça zihnimde şu isim belirdi:
“Yüzen Ordu...”
Bakan Akar ve kuvvet komutanları sordu, genç komutan anlattı...
Bana da gurur duymak düştü.
Şu içine aldığı güce bakar mısınız?
- 1200 personel.
- 24 uçak veya helikopter.
- 4 mekanize çıkarma gemisi...
- 700 amfibi personel.
- 30 yataklı hastane.
Üzerinde elbette tanklar, toplar, füzeler var.
Savaş uçakları SİHA’lar hazırlanıyor.
İşte bunları duyunca koydum adını:
“Yüzen Ordu...”
2- PERGELİN GÜCÜ
Ama bütün bu tankların, topların ötesinde bir başka şey var. O da:
Milli Savunma Bakanı Akar’ın sözünü ettiği, “şişeden çıkan o cin”dir.
Peki kimdir o “cin”?
Kendi ayaklarının üzerinde duran Türk mühendisliğidir.
Tankları, topları, füzeleri, savaş uçaklarını kullanmak bir sanattır.
Ama bir de onları yapan mühendisliğe sahip olmak vardır ki...
İşte o mühendisliğin adı:
“Şişeden çıkan cin”dir arkadaşlar.
Yani...
Yıllarca bu milleti teknoloji konusunda bağımlı ve çaresiz bırakmak isteyen o emperyal zihniyete karşı; savunma sanayiinde bağımsızlığın ilanıdır o “cin”...
Bakan Akar’la gemiyi gezerken üniformalarında “pergel işareti” olan askerleri gördüm.
Pergel, orduda “mühendis asker” demektir. Yani zafer ne kadar süngünün ucundaysa...
Şimdi bir o kadar da “pergelin ucunda”dır artık.
Bunu anladım. Çünkü çağımızın savaşları mühendislik bilimiyle hızlanıyor.
Peki bu yeter mi?
Hayır.
Bu noktada Bakan Akar Türk Ordusu’na ait çok önemli bir duyguyu anlatıyor:
“Bir video var. İzlemelisiniz. Cephede iki Mehmetçik çatışma halinde konuşuyor. Birisi diğerine ‘Hüseyin vurulmuş, şehit düşmüş’ diyor. Diğeri ‘Allah bize de nasip edecek’ diye cevap veriyor. Ölümü böyle karşılayan bir askerin milletini kim durdurabilir?”
İşte tankları, füzeleri ve mühendisliği tamamlayan duygu budur arkadaşlar...
Çok gelişmiş silahınız olabilir. Ama bu duygu olmazsa olmaz... Dikkat ettim.
Anadolu gemisine bir bayram havasıyla indik. Çakı gibi leventler Bakan Akar’ı selamlıyor.
Sonra komutanlara baktım.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler her zamanki sakin güç. Kuvvet komutanları sanki bir bayram günü aile ziyareti yapıyorlar...
2022’nin son gününde, böylesine muazzam bir gemiyi kendilerine yeni bir yuva yapıyorlar...
Anadolu gemisi gerektiğinde her türlü yardımı ve lojistiği yapacak şekilde barış zamanları için de donatılmış durumda.
3- GEMİ İNŞASININ EN ÜST ÖRNEĞİ
Gemideki turun sonuna doğru iki genç yanıma yaklaşıp “Fatih Bey...” diyorlar...
“Buyurun” diyorum...
- Benim adım Erkan Mete bu da İrem Kalkavan...
“Yoksa siz Metin Kalkavan...” dediğim an...
“Evet, ben onun yeğeni Sedef Tersanesi Genel Müdürü Erkan Mete. Bu da kızı İrem... Sizin gemide olduğunuzu söyledik. Dayım, lütfen gidin yanına selamımı söyleyin dedi ...”
Şu tesadüfün güzelliğine bakar mısınız?
Metin Kalkavan, denizciliği, kişiliği, dostluğu sahici bir insandır. Deniz Ticaret Odası Başkanlığı’nda kıyıların, denizlerin temizliği için çok şey konuşmuştuk. O günlerde bana Anadolu gemisinden sözediyordu. Ketumdu. Ama o geminin kendi tersanesinde yapıldığı için çok gurur duyduğunu biliyordum.
Şimdi o gemi bitmiş ve ben geziyordum.
Erkan aradı. Bu defa ben tersanesinde inşa edilen gemiden, Metin Kalkavan’la konuşuyorum...
Yine aynı heyecanla şöyle dedi:
“Anadolu gemisi, dünyada gemi inşasının en üst segmentidir. Bunun üzerinde bir tek nükleer vardır... Muazzam bir iş başarıldı. Tamamı Türk mühendisliğinin eseridir. Biliyor musun ki o gemide 40 bin sensör vardır. Buradan Rize’ye kadar kablo döşelidir...”
Helal sana dostum Kalkavan.
Helal size mühendis kardeşlerim. Helal size ‘Turgut Reis’lerin ‘Barbaros’ların “pergelleri”ni taşıyan mühendis askerler...
Helal şişeden cini çıkartan o iradeye...
Gemide gezerken kapının kenarından bizleri izleyen üç genç gördüm. Gittim yanlarına. Baktım üçü de mühendis. O devasa geminin makineleri onlara emanet...
4- İŞTE O MESAJLAR
4 saatte yalnızca bir bölümünü gezebildiğimiz Anadolu gemisinde akşama doğru Bakan Akar’la sohbet ediyoruz. İşte mesajları:
SURİYE GÖRÜŞMELERİ: “Çok pozitif bir görüşme oldu. Cumhurbaşkanlarının çizdiği çerçevede ilerliyoruz. Bu görüşmeler oluyor diye Suriye’deki muhalefetin zarar görmesine kesinlikle izin vermeyiz. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Amacımız terörü bitirmek. Son terörist etkisiz hale gelene kadar bu aynı kararlılıkla devam eder...”
ABD’YE: “Suriye’nin 3’te 1’ini PKK/YPG yönetiyor. Şimdi ABD bize ‘YPG, PKK değildir’ diyor. Biz de onlara ‘Aklımıza hakaret etmeyin’ diyoruz.
YUNANİSTAN’A: Tabii bu mesajın Gökçeada’dan sonra bu suların en büyük çıkarma gemisinden verilmesi ayrı bir önem taşıyor... Dahası böylesine muazzam bir “yüzen ordu”dan “barış mesajı” gönderilmesi çok anlamlıdır. Umarım Yunanistan bunu anlar da şımarıklık ve küstahlıktan vazgeçer...
GEMİDEN AYRILIRKEN
Biz helikopterlerle gemiden ayrılırken hava kararmıştı. Yükselirken aşağıya doğru baktım. Anadolu gemisi, gecenin karanlığında bizlere gurur ve güven veren bir abide gibi parlıyordu...
