Gırtlaklarında düğümlenen sinsi bir korku vardı hepsinin ağzında.
Peki neden korkuluyor?
Suçum yok. Bir suç örgütünün içinde değilim. Hain planlarım da yok.
Neden bu korku peki?
Önümdeki ekrana boş boş bakarken Planet ekibinden Sevin Turan’ın bir çalışması geldi aklıma.
Yargının Türkiye’de nasıl tutukluk yaptığını gösteren bir çalışma.
O çalışmaya bakarak bir daha sordum:
- Neden korkuluyor. İnsan adaletten korkar mı?
Çünkü bu ülkede insanlar artık adaletten değil, tutuklanmaktan korkuyor.
Yargılanmaktan değil, yargılanmayı beklemekten bunalıyor.
Çünkü gözaltı ve tutuklama süresi cezaya dönüşmüş durumda.
Her sene adli yıl açılışında Yargıtay başkanları aynı şeyi söylüyor.
Cumhurbaşkanları, başbakanlar, adalet bakanları keskin açıklamalar yapıyor.
“Geciken adalet adalet değildir. Bu mesele mutlaka çözülmelidir.”
Göreve geldiği ilk gün Adalet Bakanı Sadullah Ergin de aynı şeyi söylemişti:
- Ne yazık ki, tutuklu oranı hükümlü oranından fazla...
Nasıl yani?
Türkiye Barolar Birliği açıklıyor:
- Türkiye’de 2009 yılında tutuklu oranı yüzde 52 ile hükümlü sayısını geçti. 2010’un ilk üç ayında bu oran, yüzde 51 oldu.
Böyle işte yani!!!
Cezaevlerindeki her iki kişiden birisi, hakkında verilecek kararı bekliyor. Yani hüküm yememiş durumda. Aylarca bekliyor.
Adalet tecelli etmemiş durumda.
Parmaklıkların ardındaki adaleti bekliyor. Aylar sonraya atan mahkeme duruşmaları. Dosyalar karşısında çaresiz kalan mahkemeler.
Hâkimler dev gibi büyüyen dosyaların arasında, mahkûmlar dört duvar arasında bunalıyor.
Peki AB’de durum nasıl?
2009 yılında açıklanan bir rapora göre, AB genelinde, tutukluların, cezaevlerindeki toplam sayıya oranı yüzde 28...
Türkiye, AB üyelerine kıyasla en yüksek tutuklu oranına sahip ülke.
Neredeyse iki misli fark var. Ve işte bu yüzden korku var.
Adaletten değil, tutuklu yargılanmaktan korku.
Tutukluk yapan yargıdan korku.
Bir aldılar mı içeri, aylarca bekliyorsunuz.
CEZAEVİNDE STAJ
Çok sevgili üstadımız, yürekten hukukçu emekli hâkim Yıldırım Pekkan bir gün demişti ki;
“Hâkimlik stajına bir ek yapılmalı. Hâkimler stajlarının bir ayını mesela bir cezaevinde tutuklu koşullarında geçirseler. O zaman parmaklıkların ardında adalet bekleyen insanları vicdanlarında daha kolay hissederler.”
Olabilir mi?
Yıldırım Pekkan bunu bir “vicdan testi” için, adalet sistemini etkilemek amacıyla söylemişti.
Yoksa elbette hâkimin geciken adaletin açtığı yarayı hissetmesi için ille de cezaevinde staj yapması gerekmiyor.
Ama eğer hak diyorsak, hukuk diyorsak, adalet diyorsak, bu feci oranın, tutukluk yapan bu yargının açtığı yaranın mutlaka temizlenmesi gerekiyor.
Çünkü insanların adalet beklerken ceza çektiği bir yargı sistemi bu ülkeye yakışmıyor.