Paylaş
Onları Türkiye’nin Roma büyükelçisi Murat Esenli karşılamıştı.
Birlikte VIP odasına geçtiler.
Kısa ama çok anlamlı bir sohbet oldu.
Herkes biliyordu ki... İtalya AB’ye buruktu. İspanya da öyle...
İtalya kırılıyordu. Hastaneler insan almıyordu. Ama AB’deki dostlarından çıt çıkmıyordu.
İtalyanlar da gururlarından söylemiyorlardı.
Ama Brexit sonrası zaten Avrupa’nın çeşitli sokaklarında başlayan “milliyetçilik” ve AB güvensizliğine yönelik eleştiriler korona ile birlikte artık duvarlara yazı olmaya başlamıştı.
Hatta Roma’da birçok yerde, sosyal medyada “Teşekkürler Merkel” gibi imalı mesajlar vardı. Sanki Almanya’dan yardım gelmiş gibi... Çünkü gelmiyordu.
Oysa ilk yardım Almanya’dan değil, Türkiye’den gelmişti.
İşte böyle bir ruh durumunda Di Maio, Esenli’ye “şükran” ifadesini kullandı...
“Unutmayacaklarını” söyledi...
Ve uçak geldi.
Birlikte uçağın yanına gittiler. Ardından yardım paketleri inmeye başladı.
Dev yardım paketlerinin üzerinde İtalyan ve Türk bayraklarının hemen altında Türkçe ve İtalyanca şöyle yazıyordu:
“Ümitsizliğin ardından nice ümitler vardır. Karanlığın ardından nice güneşler vardır. Hz. Mevlânâ”
İşte bu söz diplomasinin o donuk duvarlarını aşıp gönüllere girmişti...
Fotoğrafları gelince ben de çok merak ettim.
Acaba böyle bir yardım paketinin üzerine Mevlânâ gibi “insanlığı kalp mesafesine yükselten” bir enginliği yazmak kimin aklına gelmişti?
Böyle bir gelenek var mıydı?
Yardım NATO üzerinden yapılıyordu. Yani bir anlamda “askeri bir niteliği” vardı.
Askeri yardımlarda böyle bir gelenek var mıdır, bilmiyordum.
Doğrusu merak ettim.
Yaşadığımız bu “küresel felakette” insanlığın her saniye “dostluk ve dayanışma sınavı”na girdiği böyle bir dönemde, bir yardım paketinin üzerine böyle bir “inceliği nakşetmek” kimin aklına gelmişti?
Oysa yardım ve dostluk mesajları zaten dışişleri bakanları arasında verilmişti.
Ama yardım paketinin üzerindeki bu yazı...
Ayrı bir duygu yüküydü...
Gazetecilik damarlarım iyice ateşlenmişti.
Acaba hangi bürokratın aklına gelmişti?
Genelkurmay’dan bir generalin mi?
Yoksa Dışişleri Bakanlığı’ndan bir diplomatın mı?
Önce Savunma Bakanlığı’na sordum.
“Araştıralım” dediler.
Sonra Dışişleri Bakanlığı’na sordum.
“Araştırıp dönelim” dediler.
Aradan zaman geçti. Ben sormaya devam ettim:
“Paketlerin üzerine bir mesaj yazılması ve bu mesajın da Mevlânâ’nın bu sözü olması kimin aklına gelmişti?”
Ankara’da başka kapıları da aşındırdım.
Sonunda şu cevaba ulaştım:
“Yardım paketlerinin üzerine bir mesaj yazılması ve mesajın Mevlânâ’nın bu sözü olması talimatı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan gelmiş.”
Benim ulaştığım bilgi böyle...
Peki bu neden önemli?
Arkadaşlar, bu “küresel felaket” günlerinde...
İnsanlığın biraz de kendine dönüp bakması gerekmez mi?
Bizi evlere kapatan bu felaket biraz da kendimizi sorgulamamıza neden olmuyor mu?
Virüsün kapattığı o evlerden...
Doğaya yaptığımız iğrenç saldırıları, kirlettiğimiz denizleri, neslini tükettiğimiz türleri, kirlettiğimiz havayı, yakıp kül ettiğimiz ağaçları, kuşları, böcekleri, kâğıt yaptığımız dev ağaçları, kimyasal atıklarla kuşattığımız denizleri, nükleer bombalarla kül ettiğimiz dünyayı birbirimize hatırlatmıyor muyuz?
Bütün bunları sosyal medyada paylaşmıyor muyuz?
Ama arkadaşlar...
Bunu asıl paylaşması gerekenler devletlerin yöneticileri değil midir?
Bu vahşi açgözlülüğü hatırlayıp hatırlatması gereken siyasetçiler değil midir?
İspanya ve İtalya’ya giden yardım paketlerinin üzerine Mevlânâ’dan umut dolu bir sözün yazılması bu yüzden çok değerli değil midir?
Bakın hâlâ Trump “Rusya, Suudi Arabistan’la anlaştı” diyor.
Petrol fiyatları yükseliyor.
Borsa bir nebze yükseliyor.
Ama insanlık hâlâ düşüyor.
Altın küvetli yatlarında şeyhler Akdeniz’in gizli sularına saklanırken...
Akıllar hâlâ petrol pastasında.
Peki bu belayı atlatınca, insanlık bundan bir ders çıkartır mı?
Elbette hayır...
Mevlânâ yine Mesnevi’sinde...
Bizler de evimizde kalırız...
Ama gelin bizler Mesnevi’yle kalalım...
Paylaş