Paylaş
Selim Ekmekçioğlu, İbrahim Iğnak ve Lütfü Erman Atamer...
Sığınmadan önce büyükelçimiz Aykut Kumbaroğlu’na ulaşmış, Eritre otoritelerinden izin almışlardı.
Ama buna rağmen Massawa Limanı’na yanaştıklarında iki asker gelmiş ve onları bir adaya götürmüştü.
İşte o günden sonra bir daha kimse onları göremedi.
Tam 57 gün...
Neredeler, ne durumdalar, ne yiyor, ne içiyorlar?
Büyükelçi Kumbaroğlu birkaç kez dışişleri bakanlığına gidip bakan dahil yetkililere sormuştu.
Her defasında aldığı cevap şuydu:
“Türk denizciler çok iyiler. Sağlıkları iyi. Klimalı odalarda kalıyorlar. Güzel besleniyorlar. Soruşturma bitince size bilgi vereceğiz.”
Günler, haftalar geçince Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Eritre Dışişleri Bakanı’na bir de mektup yazmıştı.
Neyse ki bakanlığın yoğun temasları sonucunda 57 gün sonra denizciler serbest bırakıldı.
Cibuti büyükelçimiz Levent Şahinkaya denizcilere evini açtı.
Ve onlar Cibuti’ye geçince gerçeklerin hiç de Eritre devletinin verdiği bilgiler gibi olmadığı anlaşıldı.
CEREN’İN HIÇKIRIKLARI
Önceki gün Ceren, babası İbrahim Iğnak’la ilk konuşmayı yapıyordu:
“Ah canım babam... Çok şükür sana kavuşuyoruz. Nasıl oldunuz? Gerçi klimalı odalardaymışsınız. Size iyi bakmışlar. Kantinden alışveriş yapabiliyormuşsunuz...”
‘ZEHİRLİ İSHAL OLDUM’
“Canım kızım, ne kliması... Çöl ortasında ottan çadırda. Kum fırtınaları, sefalet içinde... Zehirli ishal oldum. Ölümlerden döndük.”
Ceren şok olmuştu.
Daha fazla konuşamadılar.
Daha sonra aileler temas edince gerçekler ortaya çıkmaya başladı.
Askerler limandan aldıktan sonra denizcileri çöl gibi bir yere götürmüşler. Ottan yapılma bir çadıra kapatmışlar. Tuvalet için 1 kilometre mesafedeki çalılığa yürüyorlarmış. Kumluk bir alana tuvaletlerini yaptırıyorlarmış. Aynı yere ölülerini de gömdükleri için babası Ceren’e şöyle demiş: “Tuvaletimizi yaptığımız yere ölülerini gömdüklerini görünce herhalde bizi de buraya gömecekler dedik.”
Temizlik için 1.5 litrelik pet şişede su... Akşamları kapuska... Sabah kuru ekmek...
Tam bir esir hayatı. Ki artık esirlere bile bu yapılmıyor...
Ceren daha sonra babasından aldığı bilgileri şöyle aktarıyor:
“Babamın söylediklerini duyunca dünyam karardı. İşkence gibi 57 gün. Hatta 3 hafta geçince aralarında şöyle konuşmuşlar. ‘Bizi artık burada kimse bulamaz. Burada öleceğiz. Ölüp kurtulalım.’ Babam kalp ameliyatı izlerini göstermek istemiş. Çünkü aşırı sıcak ve kum fırtınası altında nefes bile alamıyorlarmış. Zehirli ishal olmuş. Ekmeği şekere batırıp yedirmişler. 20 kilo vermiş. Her gece böcekler yemiş.”
KENDİMİZİ ÖLDÜRÜP KURTULALIM
Kum fırtınaları... Aşırı sıcaklar... Kurdeşen... Zehirli böcekler... Su yok... Konuşma hakkı yok...
Bir ara birbirlerine sarılıp şöyle demişler:
“Belli ki bizi bırakmayacaklar. Bize soru soran da yok. En iyisi intihar edip kurtulalım.”
Evet arkadaşlar, üç Türk denizcisine 57 gün yaşatılan bir işkencedir bu...
Şu anda denizcilerimiz Cibuti büyükelçimizin evinde konuklar.
Büyükelçi Şahinkaya, sağ olsun harika bir ev sahibi...
Öğrendiğim kadarıyla tekneyi bir gemiyle getirmeyi planlıyorlar.
TÜRKİYE’YE DÖNÜNCE DAVA AÇILIR MI?
Denizciler Türkiye’ye dönünce elbette birtakım girişimler olacaktır.
Benim aklıma gelen sorular şöyle:
1) Hiçbir suçları yokken Üç Türk denizciye sorgusuz sualsiz işkence dolu 57 gün yaşatan Eritre devleti, BM nezdinde şikâyet edilebilir mi? Sonuç olarak Eritre devleti Türkiye’nin büyükelçisine “yalan bilgi” vermiş durumda. Eritre devletinin insan hakları konusunda sabıkası da epeyi kabarıkmış.
2) Ulaştırma Bakanlığı Denizcilik Dairesi ve Deniz Ticaret Odası, IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü) nezdinde konuyu gündeme getirebilir mi?
3) Aileler Eritre devletine karşı uluslararası düzeyde bir tazminat davası açabilir mi?
Evet arkadaşlar...
Çok daha kötü sonuçlar olabilirdi...
Bir daha söylemeliyim ki...
Dışişleri Bakanlığımız gerçekten her saniye takip etti. Sürekli sorguladı, bakanlar düzeyinde bilgi istedi.
Gerçi verilen bilgilerin “yalan” olduğu ortaya çıktı. Ama en azından denizci arkadaşlarımız sağ salim kurtuldular.
Umarım bu eziyet, çektirenlerin yanına kalmaz.
Dünya Eritre’nin bu zalimliğine karşı harekete geçer.
Ve denizcilerimiz için bir uyarı:
“Kızıldeniz’de aman ha Eritre’den uzak durun...”
Paylaş