Paylaş
Markanın risk grafiği açısından önemli bir engel bu. Ve dünyadaki acımasız rekabet için keskin bir örnek. Sorun şu:
THY Los Angeles hattını açacak.
Ama daha ofis açılır açılmaz sıkıntı başlıyor. Çünkü Los Angeles Ermenilerin çok yoğun olduğu bir bölge. Ermeni lobilerinin merkezi. En etkin olduğu şehir.
Tabii oradan uçan rakip havayolu şirketleri de var. Ve THY’nin gelişinden rahatsızlar.
Son atılımlarla birlikte THY de artık Avrupa’da ilk 3’e oynuyor. Yani rakipleriyle dünya çapında bir rekabetin ortasında.
Birinci Lufthansa, ikinci Air France ve ardından üçüncülük yarışı...
Bir ay British Airways üçüncü oluyor ikinci ay THY... Yani rekabet vahşi...
Los Angeles da o rekabetin çok önemli duraklarından birisi.
İşte böyle bir ortamda THY Los Angeles hattını açma kararı alıyor. Ve anında yoğun bir tepki başlıyor.
Ermeni lobileri “THY ile uçmayın” kampanyası için düğmeye basıyor.
Sanki görünmez bir el bu karşı lobinin gürültülü korosunu yönetiyor.
Yerel medya ateşleniyor. Kulaktan kulağa, meydandan meydana bir kara kampanya:
“THY’ye binmek ihanettir.”
“THY ile uçmak ermeni soykırımına destektir.”
THY yönetimi ise kararı almış. Uçacak... Çünkü rakiplerini geçmesi için Los Angeles önemli bir şehir.
Ama kampanya öylesine yoğun ki; İlk seferlerde ağır bir baskı var. Erivan’a gitmek isteyen Ermeniler binemiyor.
O hattın en yoğun uçuşu Erivan’a... Erivan’a gidecek Ermeniler ya İstanbul’a gelecek, ya da British Airways, Lufthansa, Air France’dan birisini tercih edecek.
Yani THY o hatta gelene kadar bu rakipler yolcuları paylaşmış.
Ve THY yönetimi bu sorunu aşmak için düşünmeye başlıyor.
O andan itibaren yaşanan gelişmeyi Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu anlatıyor:
“Tabii durum zordu. Ciddi bir tepki yaratılmaya çalışıldı. Biz de bir açılım yaptık. İlk seferde Türkiye’deki Ermeni cemaatinin önde gelen isimlerini davet ettik. Sağolsun hepsi geldiler. Bir şey daha yaptık. Los Angeles ofisine Sivas doğumlu bir Ermeni vatandaşımızı aldık. O kadar güzel çalıştı ki... İlişkiler kuruldu. Kısa sürede o lobinin kampanyası sonuçsuz kaldı. Şimdi o hatta yüzde 90 doluyuz.”
MARKALAR YÜZYILI
Evet bu olay önemlidir. Çünkü bu olay, yıllardır Türkiye’nin üzerine kabus gibi çöken sorunların, diplomasinin oyalama taktikleriyle değil, bu tür “marka çıkarmaları”yla bir sonuca ulaşabileceğini gösteriyor.
İşte, Ermeni lobisinin en güçlü olduğu Los Angeles’ta yaşanan kara kampanyayı bir Ermeni vatandaşımızla nasıl aştığımızın belgesi...
İşte THY’nin bir dünya markası olarak aldığı cesurca kararının sonucu.
Yıllarca “O Ermeni kökenlidir, dışişlerine almayalım” ya da “Subay olamaz” diyen o anlayışın bu ülkeye verdiği zarar şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu?
Evet, artık bu yüzyılda ülkeleri yalnızca bayrakları ya da diplomatları temsil etmiyor.
Devletleri markalar yükseltiyor. Çünkü artık global markaların bayraklarla eşitlendiği bir çağdayız. Rekabetin çılgınca hızında, yorulmayan ve ayakta kalabilen markaların yarattığı bir çağ bu.
Mesela Güney Kore Başbakanı Türkiye’ye geldiğinde Kore bayraklarının yanında yol boyunca direklere Samsung afişleri ya da Hyundai logosu asılıyor.
Şimdi bakıyorum, İspanya’nın Malaga kentinde bir otelin lobisinde THY afişi var.
Dünyanın 139 kentinde dalgalanan bir THY markası.
Sözünü ettiğim “yeni bayraklar yüzyılı” budur işte.
THY’nin Ermeni lobisinin en güçlü olduğu kente bir Ermeni vatandaşımızla gitmesi, markalar arasındaki bu “ileri karakol savaşı”nın en güzel örneğidir.
Ermeni’si, Yahudi’si, Kürt’ü, Arnuvut’u, Çerkez’i, Gürcü’sü, Laz’ıyla bu insan zenginliği dünyaya açılabilirse, bu marka yarışında elbette başarılı olunur.
THY’nin Los Angeles’ta yaptığı bu zenginliğin kullanılmasıdır.
Paylaş