- Hacer öğretmen ve 3 aylık bebeği davayı kazanabilecek mi?
Ya da
- Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer sinir uçlarımızda isyan fişekleri ateşleyen bu olayı mahkemeden önce çözecek mi?
Arda Akın’ın haberinden öğreniyoruz.
Hacer Öztürk eşini İzmir’de bırakıp Şanlıurfa Hilvan’da öğretmenliğe başlıyor.
Üstelik 5 aylık hamile.
Eşi Kurmay Pilot Yüzbaşı Hasan Öztürk.
Müthiş bir özveriyle göreve başlayan Hacer öğretmenin iki ay sonra kapısı çalınıyor.
Acı haber bir matkap gibi saplanıyor yüreğine:
“Başınız sağ olsun!”
Pilot Yüzbaşı Öztürk bir tatbikat uçuşu sırasında Ege Denizi’ne çakılarak şehit düşüyor.
Hacer öğretmende göğüs kafesini çatlatacak bir kalp depremi, gözyaşı, çığlıklar.
Günler geçiyor.
Ve Hacer öğretmen şehit yakınlarına tanınan bir olanaktan faydalanmak üzere MEB’e başvuruyor:
- Memleketim olan Nazilli’ye tayinimin çıkarılmasını arz ederim.
Yönetmeliğe göre eşi şehit ya da gazi olanların 6 ay içinde başvurmaları halinde tayinleri çıkıyor.
Birkaç hafta sonra bakanlıktan cevap geliyor:
- Eşiniz terör şehidi olmadığı için tayin hakkından yararlanamıyorsunuz!
Hacer öğretmen 3 aylık bebeğiyle orada kalıyor.
İsyan edecek. Ama çalacak bir kapı yok.
Sonunda alıyor kâğıdı kalemi eline, mahkemeye dilekçeyi gönderiyor:
“Üç aylık bebeğimle, hiçbir yakınım olmadan, hayatımın en büyük acısını yaşadığım bir dönemde, hiç bilmediğim bir yerde beni böyle yalnız bırakmak hangi adalete sığar?”
Hacer öğretmen bir sonuç alamıyor.
Şehitliğin türü olduğunu da böyle acı bir kayıpla öğrenmiş oluyor.
Dün Arda’nın bu haberini okuyunca ne kadar duyarsız bir hayata teslim olduğumuzu daha iyi anladım.
Tüzükler, mevzuatlar, yönetmelikler, kanunlarla insanı öylesine kuşatıyoruz ki...
Vicdan kararıyor. Kalp esir düşüyor.
İşte gazetelerin iç sayfalarında, mahkemelerin dava dilekçeleri arasında kuruyup giden bir insan hayatı.
Bir kalp acısı, bir umut depremzedesi, Hacer öğretmen!
Bir türlü derdini anlatamıyor.
Eşi şehit düşmüş. 3 aylık çocuğuyla mahkemenin sonucunu bekliyor.
Doğrusu merak ediyorum...
Vicdanıyla yaşadığını bildiğim Bakan Dinçer, acaba ne yapacak?
Mahkemeyi mi bekleyecek?
Yoksa “Şehidin türü olmaz” diyerek müdahale mi edecek?