Sen nerede duruyorsun kardeşim?

KİMDEN yanasın? Hangi taraftansın?

Haberin Devamı

Hangi kamptansın? Sürekli aynı soru...
Ben “Bağımsız yargıdan yanayım” dedikçe...
Ben “Çözüm milletin meclisindedir. Milletin iradesindedir” dedikçe...
Sivil toplum kuruluşlarının önemini anlattıkça... Sen beni bir “linç kervanı”na itmeye çalışıyorsun...
Hayır... Girmeyeceğim.
Bu ülkede sabah “gözaltı dalgaları”yla içeri alınan insanlar daha kendilerini savunamadan, akşam televizyonlarda yapılan yargısız infaza nasıl karşıysam...
Bugün de karşıyım.
O zaman “sızdırma belgelerle adam asmaca oyununa” nasıl karşıysam...
O zaman “Şu da alınacak bu da alınacak” diye “moral suikastı” yapanlara nasıl karşıysam, bugün de aynı yerdeyim...
Çünkü kurunun yanında yaşı da yakan bir yargı sistemi olmaz...

KURUMLAR AÇISINDAN

Cumhurbaşkanı Türkiye kervanının yolunda gitmesi için uyarılar yapıyor...
TBMM Başkanı açıkça söylüyor:
“Yargı bağımsızlığı maddesi ölmüştür...”
Daha ne kadar açık söylenebilir!? Peki ben neredeyim?... Anlatayım:
Ben hangi durumda olursa olsun, şiddete bulaşmayan her düşünceye saygının olduğu yerdeyim...
Şimdi bakın: Başbakan bir “paralel devlet” yapılanmasından söz ediyor. Deliller olduğunu söylüyor. Bu arada savcılar bazı bakanların oğullarını gözaltına alıyor. Hâkim tutukluyor.

Haberin Devamı

CEMAAT AÇISINDAN

Bir Başbakan, devlet içinde paralel devlet yapılanması olduğunu iddia ediyor. Bu öyle kolay bir suçlama değil... Eğer bir başbakan bunu iddia ediyorsa, mutlak ortaya bazı belgeler, deliller koyacaktır. Diyelim ki koydu... O zaman suç varsa, belgeler sabitse, o yasadışı yapılanma elbette adaletin karşısına çıkar. Gittiği yere kadar gider... Ancak bu hizmet hareketine gönül vermiş, yardım yapmış, hizmet etmiş masum inançları hedef alırsa işte bu yanlıştır, haksızlıktır...
Asalım keselimcilerin oyununa gelmektir.

YOLSUZLUKLAR İÇİN

Ve aynı şekilde eğer bir yolsuzluk söz konusuysa. Sonuna kadar üzerine gidilmelidir. Bunu yapacak olan da bağımsız yargıdır... Yani yine gidilecek yer hukuktur. Ben işte tam buradayım.

MEMUR AÇISINDAN

Demokratik hukuk devletinin en temel ilkeleri nedir? Parlamenter sisteme, milletin iradesine, hukukun üstünlüğüne ve laiklik ilkesine olan güvendir... Yani,
- Diyelim ki bir polis, bir inanç gurubuna, bir cemaate yakınlık duyabilir. Ama göğsündeki devletin yıldızı, inancıyla mantığı arasında, kalbiyle hukuk arasında bir perde olmalıdır.
- Diyelim ki bir asker herhangi bir siyasi partiye sempati duyabilir...
Ama üzerindeki üniforma, bireysel seçme hakkıyla, kurumsal kimliği arasında bir perde olmalıdır.
- Diyelim ki bir yargıç ya da savcı bir etnik kimlikten gelmektedir. Ya da bir inanç gurubuna kendisini yakın görmektedir. Ama üzerindeki cübbe hukukun üstünlüğünün sembolüdür ki, o cübbe, inancıyla ya da etnik kimliğiyle adalet arasında bir perde olmalıdır...
Bu demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazıdır. Bunu önce kişiler içine sindirmelidir ki, devlet hukuk devleti olsun.

SOSYAL MEDYA

Haberin Devamı

Bakıyorum, sosyal medyada bir “kamp ateşçileri” var. Mancınık görevi görüyorlar...
Bir de yangıncılar. Asalımcılar, keselimciler.
Bense işte bunun dışında bir yerdeyim.
“Çözüm milletin iradesindedir” diyorum. “Hukukun üstünlüğündedir” diyorum.
Ama o kızıyor?
“Hangi kamptansın?”
Çünkü bir cadı avının parçası olmamı istiyor.
Ne yapsan olmayacağım... Söylüyorum:
Türkiye kampındanım. Millet iradesinin kampındanım. Hukukun üstünlüğünün olduğu kamptayım. Yargısız infazların olmadığı kamptanım. Soğukkanlı ve itidalli olmanın kampındanım. Uzun tutukluluk sürelerinin olmadığı bir kampta, gözaltının bir tehdit gibi kullanılmadığı bir adaletin kampındayım.
Çünkü özgür vicdanımla soruyorum:
Hukuk ve siyaset dışı yollarla “Tayyip Erdoğan bitsin, Fethullah Gülen çöksün. Asker itibarsızlaşsın” oyunlarının kime yararı var.
Geçmişte bunlar denendi de ne oldu?
Geçmişte bazı kurumların yaptığı gibi şimdi Başbakan Erdoğan’ın basın toplantılarında gazeteci elemesini de doğru bulmuyorum.

Haberin Devamı

SİYASET AÇISINDAN

İşte önümüzde seçimler zinciri var...
Bu millet gidecek, bugün gördüklerinin muhasebesini o sandığın başında yapacak...
İşte hukukçular bir araya geliyor. Bir çözüm aranıyor... Bugün Hürriyet’in manşetindeki Taha Akyol yazısı bu açıdan önemlidir.
Bana göre eksik olan bu konunun Meclis’te henüz tartışılmamış olmasıdır...

ŞİMDİ GELELİM SANA

Bak arkadaş;
Sayın tivitçi... Sevgili benzinci.. Değerli yangıncı... Muhterem tetikçi... Saygıdeğer infazcı... Ulu araştırmacı ve palavra sızdırmacı... Beni sürekli tahrik etmeye çalışıyorsun ama... Şu son 20 yılda o kadar çok şey gördüm ki... Bana kalan nedir biliyor musun?
Bu işin sonunda, yani sular durulduğunda, geleceğe sen kalmazsın...
Milletin idaresi kalır. Hukukun üstünlüğü kalır... Demokrasi kalır...
İnsana saygı duyan, gerçek habercilik kalır.
Eğer onlar kalmazsa...
Zaten sen kalsan da ne olur ki...

Yazarın Tüm Yazıları