Sahillerden yükselen yerel seçim sorusu

O kadar çok telefon ve mesaj alıyorum ki...

İşte Bodrum’dan bir telefon:

“Vallahi ben hep CHP’ye oy verdim. Ama kardeşim, oyumuzla rezil oluyoruz. Patlayan borular, çatlayan yollar. Kesilen sular. Sel baskınları. Patlayan kanalizasyon. Arıtma yetersiz. Yıllardır CHP’ye oy veriyoruz ama hep aynı perişanlık.  Bu defa iktidar partisine mi oy versek? Bu defa yaşadığımız yeri düşüneceğiz.”

Bir tepkiyle yükseliyor elbette bu sorular.

Bir başka telefon Marmaris’te bir doktor arkadaşımdan:

“Yani Fatih inan, millet burnundan soluyor. Bunca yıldır CHP’ye oy veren vatandaş, şimdi artık yeter hizmet yoksa düş benim yakamdan diyor. Ben de şöyle diyorum; sahillerde oyum garanti diyen bu CHP anlayışından usandık.”

Yerel siyasetin genel isyanlarıdır bunlar.

Hatta daha ileri gideni var.

“Yıllardır bizim oylarımızı ceplerinde görüp kentimizle alakası olmayan insanları önümüze koydular. AKP’ye oy vermem diyenlerin oylarını kendilerine mecburi hale getirdiler. Yeter artık.”

Aslında her yerel seçimde bu türden çıkışları cılız bir ses olarak duyardım. Ama ilk defa bu kadar ciddi ciddi soruluyor.

-Yaşadığım yeri mi düşünsem. Yoksa ideolojik mi baksam?

Aldığım izlenim:

Henüz bir cevap verilmiş değil. Kafalar karışık. 

Sonunda kime oy verirler bilemem.

Ama ortada çok net bir kafa karışıklığı ve soru işareti var.

KAAN’LA GÖZLERİM DOLDU

KAAN gökyüzüne doğru süzülürken neler hissettik?

100 yıllık bir hayalin yükselişini.

Her defasında bize “F-16 için kongre kararı bekleten” o sinir bozucu pranganın yıkılışını.

“Yaparız kardeşim, biz de yaparız” dedirten o özgüveni.

Evet...

Büyük ve tarihi bir olaydır bu arkadaşlar.

Başta bütün Türk dünyası olmak üzere Doğu’dan Batı’ya bir dalgalanma yaratmıştır.

Bu iradeyi ortaya koyan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kutluyorum.

Hiç konuşmadan, medyatik olmaya çalışmadan sessizce işinin en iyisi yapan başta TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil olmak üzere bütün mühendislerimizi, teknik adamlarımızı, işçilerimizi, Türk Hava Kuvvetleri ve pilotlarımızı yürekten kutluyorum.

KAAN yükselirken dolan gözlerimiz, yükselen yüreğimiz oldu.

Bunu da bize yaşattınız ya...

Sağ olun.

MARİNA FİYATLARI TEKNE SATTIRIYOR

DEVLET kira fiyatlarından çimento fiyatlarına kadar her türlü ürünün fiyat artışına müdahale ediyor.

Zincir marketlere etiket denetimi yapılıyor.

Ama nedense son yıllarda çılgın bir şekilde artan marina fiyatlarına karşı devlet sessiz.

Yüzde 300 zam olur mu arkadaşlar.

Tekne sayısı artınca marinalarda yer bulmak zaten zorlaştı.

Bunu gören marinalar coştukça coştu.

Şimdi birçok denizci dostum mesaj gönderiyor:

-Marina fiyatlarını ödeyemiyorum, teknemi satışa çıkartıyorum.

Tekne denilince de sahibini öyle çok zengin zannetmeyin. 

Hayatının son döneminde kendisine uygun bir yelkenli almış insanlar bunlar.

Ne dolar kazanırlar ne de Euro.

Ama bakın marinalara Euro’dan başlayan fiyatlar durmak bilmiyor.

Peki ne yapılabilir?

Ulaştırma Bakanlığı “makul marinalara” izin vermeli.

“Makul marina” dediğim öyle içinde pahalı markaların bulunduğu, lüks restoranların olduğu AVM türü marinalar değil.

Dev yatlar Bodrum’daki AVM tipi lüks marinalara gidebilir. Ama ya amatör denizciler.

Onlar için güvenliği, duşu, tuvaleti olan sade marinalar yapılmalı.

Bir tek şartla.

Çevreyi ve denizleri tehdit etmeyecek bir anlayışla bunlara izin verilmeli.

Örneğin Fethiye Körfezi temizlenmeden marina yapılması yanlıştır. Çamura boğulan körfez neredeyse ölecek.

Göcek zaten marina doldu. Buraya da marina olmaz.

İzmir’den Mersin’e kadar uygun körfezlerde araştırma yapılabilir.

Makul marinalar için MUÇEV vardı.

Ama baktım o da aldığı limanları, marinaları kiraya veriyor.

Kiralayan şirket de fiyatı yükseltiyor.

Olan yine denizciye oluyor.

Bu amaçla Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’na çağrıda bulunuyorum:

“Sayın Bakanım lütfen bu konuya el atın. Bir çözüm bulun.”