Paylaş
İnanın okurken gözlerim fal taşı gibi açıldı. Okudukça şaşırdım. Okudukça, şoka girdim... “Yahu bizim tepemizde ne savaşlar yaşanıyormuş” diye hayrete kapıldım. Her satırında “Biz yeryüzünde göğüs göğüse çatışırken, onlar uzayda birbirlerinin uydularını vuruyorlarmış...” dedim...
Raporun içinde belgelenmiş öyle bilgi ve belgeler var ki... İnsan önce “Yok artık” diyor. Sonra “Vay beeee” diye okumaya devam ediyor... Peki onlar kim mi? Çin, Rusya ve ABD merkezli uzay güçleri...
Evet arkadaşlar, bu pazar size bildiğiniz “Yıldız Savaşları” filminin ve en tanıdık “Uzay Yolu” dizisinin en gerçek halini sunuyorum. Sıkı durun...
2) UZAY ÖZEL KUVVETLERİ
Raporu SETA için biliminsanı Doç. Dr. Aşkın İnci Sökmen Alaca hazırlamış.
Doç. Dr. Alaca çalışmasının daha ilk bölümünde açıklıyor.
Bazı büyük devletlerin orduları içinde kurulan yeni “güç”... Uzay Özel Kuvvetleri...
ABD, Fransa, Çin ve Rusya kendi uzay özel kuvvetlerini oluşturmuş durumda. 2019’da uzay da artık bir savaş alanı olarak belirlenmiş... Hatta Almanya’daki Ramstein NATO Hava Komuta Merkezi’nde NATO Uzay Merkezi kurulmuş...
3) UZAY GÜCÜNÜN GÖREVİ
Kurulan bu uzay kuvvetlerinin görevleri de şöyle sıralanıyor:
1- Uydu üzerinden izleme ve istihbarat.
2- Diğer ülkelerin uydularını dinleme. Gerektiğinde vurup etkisiz kılma. Düşman ülkeyi kör etme...
3- Düşman ülkenin uydusundan bilgi çalma.
4) ABD’NİN UZAY SİLAHLARI
Şimdi “Yıldız Savaşları” filminin kapısını aralıyoruz.
İlk örnek ABD’den New Mexico’daki Kirtland Hava Kuvvetleri Üssü...
2023’te açılıyor.
İçinde ne mi var?
- Yüksek enerjili lazer ve elektromanyetik silahlarının uzay savaşlarında simülasyon ortamında test edilmesi...
Şu kavramlara bakar mısınız?
“Yüksek enerjili lazer.”
“Elektromanyetik silah...”
Yani arkadaşlar.
Geliyor uzaydan gelmekte olan...
5) TANRI’NIN ÇUBUKLARI THOR’UN BALTASI
Bu silahı anlamak için iki kez okudum. İkisinde de “Eyvah” dedim... Buyurun: “Amerikan silahı olarak ‘Rod of Gods’, (Tanrıların Çubuğu) yüksek hızda seyreden altı milimetrelik volfram (tungsten) çubuklarından oluşuyor. Yeryüzünden ateşleme emri verilince uydudan fırlatılıyor. Ses hızından on kat daha hızlı bir şekilde yeryüzündeki hedefi vuruyor.”
İnanamıyorum. Ama Doç. Dr. Alaca raporundaki bu silah için belgeli alıntılar yapıyor. Dahası Amerikan Hava Kuvvetleri’nin raporunda olduğunu yazıyor.
Adı da şu: “Kinetik bombalama.”
Ve daha ne örnekler... İnsan okurken, tepesinde habersiz kurulan bu “dehşet dengesi”ni düşününce nasıl da aciz hissediyor.
6) ÇİN’İN LAZERLE UYDU VURMA GÜCÜ
Doç. Dr. Alaca birçok uluslararası dökümandan, belgeden alıntı yapıyor. Uzay gücü kuran devletlerin denemeleri, hazırlıkları var.
İşte başka bir örnek...
Çin yayımladığı metinlerde ABD’nin tüm yörüngelerdeki uzay varlıklarını vurabilecek anti uydu-savar silah sistemleri geliştirdiğini duyuruyor.
Örneğin Çin 2007’de kendi meteoroloji uydusunu bir balistik füzeyle vurmuş.
Siz isterseniz “Uzay Yolu” deyin... Siz isterseniz “Yıldız Savaşları”.
İşte o detay: “ABD’nin yüksek Dünya yörüngesinde (GEO yörünge) yer alan hava kuvvetlerine ait uzay izleme uyduları da Çin’in hedefindedir. Bu uyduları vurmak için Shiyan-7 ve Shiyan-8 mikro uydularına yüksek lazer gücünün monte edildiği ileri sürülmektedir.”
Dahası var: “Shiyan-9 uydusunda elektronik sinyal karıştırma sistemi de vardır. Yerden uzaydaki uyduları vurma konusunda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde anti uydu savar lazer sistemleri, elektromanyetik darbe jeneratörleri (EMP) ve yönlendirilmiş enerji silahları konuşlandırılmıştır.”
7) IŞIN SAVAŞI
İşte bu bölüm artık resmen “uzay savaşı”nın içinde olduğumuzu gösteriyor: “Çin ordusu 2015’te yayımladığı Işın Savaşı isimli bir kitapta ‘yapay zekâ’ya dayalı otonom ve yönlendirilmiş enerji silah sistemleri ile yeni bir savaş konseptini duyurmuştur. Işın savaşı, elektro-manyetik alan oluşturularak atılan yoğun lazer ve yüksek enerjili mikrodalga silahlarından oluşmakta, savaş döneminde düşmanın haberleşme, istihbarat ve navigasyon uydularını devre dışı bırakmayı hedeflemektedir.”
Daha ne olsun arkadaşlar.
Bir tek “Kaptan Kirk” eksik.
8) UYDU HIRSIZLARI
Uzaydaki savaş öyle bir hal alıyor ki. Birbirlerini hırsızlıkla da suçluyorlar.
İşte örneği: “Çin uydularından bilgi çalınmaması için Avusturya ile birlikte geliştirdiği ve ismini Çinli eski bir felsefeciden alan ilk kuantum uydusu Micius’u 2017’de uzaya göndererek uzayda kuantum teknolojisini başlatmıştır. Kuantum mekaniği ile veriler şebekeler içinde fotonlarla güvenli olarak taşındığından verilerin aktarım esnasında ele geçirilmesi veya kopyalanması mümkün olmamaktadır. Çin 2020’de ilk mobil kuantum yer istasyonunu devreye sokarak Micius uydusuyla sekiz dakika iletişim sağlamıştır.”’
9) YÖRÜNGE BOMBASI VE ENERJİ SİLAHLARI
Şunu artık biliyoruz. Uzaya erişim gücü olan ülkeler çok ciddi anlamda, teknolojik ve askeri bir rekabete girişmiş durumdalar.
İşte size, okurken “Hadi canım, yok artık...” diyeceğiniz bir başka “bilimkurgu istihbarat”.
Yine Doç. Dr. Alaca’nın raporundan:
10) ÇEKİCİ IŞIN
“Yıldız Savaşları filminden ilham alan başka bir teknoloji de ‘yıldız çekici’ (tractor beam) sistemidir. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’ndeki biliminsanları ultrason akustik ses dalgalarını kullanarak minik bir objeyi havada tutmayı ve hiçbir nesneyle temas etmeden taşımayı başarmıştır. Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde Dr. Vladlen Shvedov tarafından lazer ışınıyla çalışan çekici sistem geliştirilmiş ve objeler lazer ışınıyla hareket ettirilebilir hale gelmiştir. Bu teknoloji yörüngelerdeki uyduları ve gök cisimlerini çekerek hareket ettirebilmeyi sağlamaktadır. Biliminsanları temelinde grafen kullanan lazer çekim ışınının yıldırımların yönünü değiştirecek ya da yıldırım oluşturacak şekilde kullanılabileceğini açıklamıştır...”
Doğrusu bu bölümü “ben de inanmakta güçlük çekiyorum” diyerek geçiyorum.
Çünkü aklımızın ötesinde durumlar var...
Yalnızca bir örnek vererek, buradan sonrasını sizin hayal gücünüze bırakmak istiyorum.
11) ÖLÜM GEZEGENİ Mİ
Biliyorsunuz ABD, Rusya ve Çin, yeniden bir yarışa girdiler... Ay görevi... Ay’ın yüzeyine üs kurmak. İşte bu üsler, geçenlerde ilk adımları atılan “yapay güneş” hazırlıkları için bir merkez de olabilir. Askeri üsler haline de gelebilir.
Sonuç olarak uzaydaki bütün faaliyetler bilimsellik çatısı altında müthiş bir ‘askeri hazırlık” olarak ilerliyor. Dr. Alaca’nın aktardığı, “yapay güneş”in “Yıldızlar Savaşı” filminde gezegenleri yok eden “ölüm gezegeni”ne benzetilmesi beni gerçekten korkuttu. Hiroşima’dan yüzlerce yıl önce, dinamitle ve topla tanışmış insanlara, bir bombayla bir şehrin yok edilebileceği söylense acaba ne düşünürlerdi?
Bugün bize “yapay güneş” ve “ölüm gezegeni” denildiğinde ne düşünüyoruz? Uzaydaki uydudan lazer ışınıyla dünyayı vurmaya hazırlanan uzay güçlerini duyunca ne düşünüyoruz? Düşünelim arkadaşlar... Düşünelim...
NOT: Bu yazıyla ilgili elbette herkesin bir fikri olabilir. Kimisi aşırı hayalci bulabilir. Kimisi daha derinlere inmek isteyebilir. Ben yalnızca insanlığın geleceği açısından çok önemli bir gelişmenin altını çizmek istedim. SETA gibi bir kuruluşun bu raporu yayınlaması anlamlı olmuştur. Merak edenler, SETA’nın internet sitesinden raporun tümüne ulaşabilir. Bu arada Doç. Dr. Alaca’ya da bu çalışması için teşekkür etmek isterim...
Paylaş