Paylaş
1. Yangından geriye kalmış bir masada...
Renkli kalemlerin, boyaların, bir eski yoğurt kabının ve tanınmaz hale gelmiş makyaj malzemelerinin arasında üç kitap belli belirsiz görünüyor...
Bir hediye kutusunun iç kabında muhtemel bir aşk cümlesi.
Kutunun altında bir kitabın belli belirsiz kapağı...
“Dorian Gray’in Portresi...”
Hemen yanında bir başka kitap:
“Şeytani Tavsiyeler...”
Ve masanın hemen yukarısında, bir günlüğe benzettiğim not defterinin altında bir başka kitap:
“Meleklerin Suskunluğu...”
Evet arkadaşlar...
Bu masa, aşkla delilik arasında kıvranan bir genç kadının masasıydı.
Ve geçen hafta DHA muhabiri Halil Yılmaz’ın geçtiği polisiye bir haberdeki Alev’in hikâyesiydi.
Yangından geriye kalan o masadaki fotoğrafları inceledikçe genç bir kadının çaresiz bir aşktan çılgınlığa doğru neler yaşadığını bir gerilim filmi izler gibi izledim.
Rosamund Pike ve Ben Affleck’in muhteşem gerilimli ‘Gone Girl’ (Kayıp Kız) filmi geldi aklıma.
Pike’ın çılgınca âşık olduğu Affleck’e kurduğu o nefes kesen kanlı tuzak...
O zaman sormuştum:
“Aşkla çılgınlık arasındaki çizgiyi kim ayırabilir?”
Belki de bu sorunun cevabını hiçbir zaman bulamayacağız. O yüzden ben, yalnızca yaşanan bu olayı aktarmakla yetiniyorum...
2. KISKANÇLIĞIN ZİRVESİ VE PARANOYA
Alev, Emre’nin etkisinden bir türlü kurtulamıyordu. Oysa ne güzel başlamıştı her şey. Hayatının erkeğini bulmuştu. Mutluydu. Onsuz bir an bile geçirmek istemiyordu.
Ama bir arkadaş toplantısında gözüne bir şey takılmıştı. Emre bir kadına kaçamak bakışlar atıyordu.
“Eyvah... Ya bırakırsa beni?”
“Yoksa aldatıyor mu?”
Bu sorular Alev’i çileden çıkarıyordu.
3. BİRİNCİ KİTAP ‘ŞEYTANİ TAVSİYELER’
En yakın arkadaşı onu şöyle teselli etmişti:
“Nereden çıkarıyorsun canım? Ama sen de biraz kendine bir bak artık. Oğlanın üzerine öyle düştün ki... Bunaltıyorsun. Bak geçenlerde bir kitap gördüm. Adı Şeytani Tavsiyeler. Erkeğini kendine bağlama yolları falan...”
Arkadaşı gülmüştü ama o ciddiye almıştı. Kitabı buldu. Bir gecede okudu, notlar aldı.
Uygulamaya da başlamıştı ama... Ne yapsa her şey daha kötüye gidiyordu. Bir soğukluk vardı.
4. İKİNCİ KİTAP, OSCAR WILDE ‘DORIAN GRAY’İN PORTRESİ’
Alev kitabı okudukça tutkuyla aşk arasındaki insanın neler yapabileceğini daha iyi anlıyordu. Çünkü kitapta Lord Henry, zevk ve tutku üzerine Dorian’a öyle şeyler anlatıyordu ki...
Yakışıklı Dorian delilikle gerçek arasında gidip geliyordu... Alev okudukça daha da içine kapanıyordu. Arkadaşlarını aramaz olmuştu.
Yalnızca Emre’yi düşünüyordu...
5. ÜÇÜNCÜ KİTAP ‘MELEKLERİN SUSKUNLUĞU’
Akdeniz’de bir ada... Meleklerin sustuğu bir zaman... Ve gelen bir kazazede ile bozulan huzur. Aslında içe kapanmanın, şizofreni sınırına dayandığı bir nokta...
Alev kitabın her cümlesinde kendisinden bir parça buluyordu...
6. ÖLÜMCÜL PLAN
Emre üzerindeki baskıya ve kıskançlık krizlerine daha fazla dayanamayıp Alev’i terk etmişti...
Alev çıldıracak gibiydi. Hayatı bitmişti. İntiharın kıyısında yürüyordu. Ama okuduğu kitaplar... O tutku dolu cümleler. Kırılan onur. Paramparça olan kalp. Ve giderek kör bir kuyuya dönüşen yalnızlık...
İşte o yalnızlık yavaşça yerini intikam cümlesine bırakıyordu...
İntikam ateşi kırbaç gibi vuruyordu yüzüne...
Eğer Emre hayatında yoksa... Bu hayatı ona zindan etmeliydi.
Bir plan yaptı.
7. VE YANGIN
Emre’yi arıyordu ama sevgilisi bir türlü telefonu açmıyordu.
Mesajlar attı. Ortak arkadaşlarını aradı. Yalvardı.
O kadar çaresizdi ki... Düşündü... Düşündü. Gördüğü birkaç gerilim filminin sahnelerine daldı.
Ve aniden o çılgın tuzak geldi aklına.
Emre’nin hayatını bitirecekti. Hapse attıracaktı. Kafasında yangın çıkarmak vardı. Emre’yi suçlayacaktı.
Apartman yönetimine yangın durumunda nereden kaçacağını bile sormuştu.
En yakın arkadaşı Oya’yı aradı: “Bileklerimi keseceğim. Emre bir kez cevap bile vermedi. Ölmek istiyorum.”
Gitti banyoya, aldı jileti, bileklerini kesti.
Aslında “intihar”, şeytani planın bir parçasıydı. Rol yapmıştı...
Oya bir arkadaşıyla gelip onu kurtardı.
Akşama doğru evde yatarken telefonuna Emre’den mesaj geldi: “Alev bunu neden yapıyorsun? Tamam, seni görmeye geliyorum...”
Mesajı görür görmez yataktan fırladı. Hemen planını uygulamaya koydu...
Az sonra Emre gelmişti. Sarılmak istedi. Emre bir adım geri çekildi:
“Bak buraya konuşmaya geldim. Medeni bir şekilde ayrılalım.”
Oysa Alev ikna etmeye çalışıyordu. Ağladı. Sarılmak istedi. Ama olmadı.
Emre, “Artık beni unut Alev” dedi ve gitti.
Çılgına dönmüştü.
Önceden hazırladığı ipi aldı. Odayı zaten düzenlemişti. Önce ayaklarını sıkıca bağladı.
Sonra hazırladığı gibi bir kumaş parçasını ve battaniyeyi tutuşturdu. Ardından üstün körü ellerini bağladı.
Az sonra alevler camdan dışarı doğru vurmaya başlayınca siren sesleri sokağı kaplamıştı.
İtfaiye içeri girdi...
Elleri, ayakları bağlı Alev’i kurtardılar.
Ve hemen polis geldi... Alev ifadesinde şöyle diyordu: “Gözümü açtığımda apartman boşluğundaydım. Evimden dumanlar çıkıyordu. Emre benim ellerimi, kollarımı ve ağzımı bantlayarak evimi ateşe verdi. O anı şu an hatırlamıyorum. Şu an hafızam gidip geliyor. İyileştikten sonra ek ifade verebilirim. Emre’den şikâyetçiyim.”
Polis hemen harekete geçti. Emre o gece gözaltına alındı. Olaydan habersiz genç nezarethanedeydi.
Sorgu üstüne sorgu...
“Bilmiyorum. Abi vallahi ben bir şey yapmadım” diye ısrar ediyordu.
Ama Alev de ısrarcıydı... Savcılık soruşturmayı açtı.
Emre polise şöyle diyordu: “Evet, o gün oraya gittim. Çünkü çok yalvardı. İntihar edecekti. Sonra oradan ayrıldım. Ne ellerini bağladım ne de yangın çıkarttım...”
Elbette uzun bir soruşturma oldu. Emre perişandı. Neyse ki tecrübeli bir itfaiye görevlisinin ifadesi üzerine dedektifler şüphelenmişti.
İtfaiyeci İ.G. şöyle diyordu: “Ben 10 yıllık itfaiye memuruyum, düzenli eğitim alıyoruz. Bu yangının biz gelmeden maksimum 5 dakika önce çıktığını söyleyebilirim. Ayrıca yatak odasında bulduğumuz kadının ayakları sıkı bağlanmıştı. Ama elleri gevşek bir şekilde bağlıydı...”
8. KAMERA KAYITLARI
Alev’in durumundan şüphelenen polis hemen kamera kayıtlarını istedi.
Kayıtlara göre yangın 19.20 sularında çıkmıştı. Emre ise apartmandan çok daha önce ayrılmıştı. Apartman sakinleri ise son zamanlarda Alev’in sürekli olarak “Yangın çıkarsa ne yaparız?” türünden sorular sorduğunu söylemişlerdi.
Alev’in psikolojik sorunları da ortaya çıkınca gerçek anlaşıldı...
Ve hikâyemiz şöyle son buldu: “Olayın şüphelisi haline gelen Alev Ş.’nin ‘Yangın çıkararak genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak’ ve ‘Suç uydurma’ suçlarından 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması istendi.
Alev psikiyatrik rahatsızlığı nedeniyle kendisi ve toplum için tehlike oluşturduğu, başka şekilde korunamayacağı değerlendirmesiyle, onayı alınmadan hastaneye yatırıldı...”
Evet arkadaşlar...
Bu hikâyeden her birimiz bir sonuç çıkarabiliriz...
Aşk, kıskançlık, tutku, çılgınlık üzerine saatlerce konuşup sorular sorabiliriz...
Bense Alev’i hastanede ziyaret etmeyi düşündüm...
Herkese iyi pazarlar...
Paylaş