Paylaş
Yanımda oturan Başaran Ulusoy, “Vay canına!!!” diyebildi.
Benimse içim karardı.
Kendimi elinde bıçakla suçüstü yakalanmış bir katil gibi hissetim.
Ki can çekişen maktul...
Çocuklarımızın geleceğiydi.
Gerçekten korktum...
Fotoğrafta, kendi yarattığımız bir canavar, Karadeniz üzerinden Marmara’ya doğru kötü huylu bir hayalet gibi yayılıyordu...
O hayâsız kirlenme, öldürücü bir virüs gibi boğazımıza dayanmıştı.
Ve Boğaz girişi işgal altındaydı!!!
Biz fotoğraf karşısında tutulup kalmışken...
Deniztemiz Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan Yaramancı şöyle diyordu:
“Bazen bir kare görüntü yeter her şeyi anlatmaya...”
Gerçekten de öyle oldu. O uydu fotoğrafı her şeyi anlatıyordu.
Dikkatle bakarsanız...
Nasıl bir dehşet takviminin kuşatması altında olduğumuzu görürsünüz.
Evet, dehşet takvimi diyorum, çünkü...
Kıyılarımıza dadanan o kirlenme, çocuklarımızın geleceğine doğru hızla yükleniyor.
Kirleniyoruz ve kirletiyoruz...
Bebek koyundaki plastik şişelerden prezervatiflere kadar biriken o iğrençlik...
Ve en önemlisi, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerden gelen kirlilik...
Kıyılarımızı nasıl vuruyor?
Dün konferansta konuşan “deniz dostu” Rahmi Koç, bir başka acı gerçeği koydu önümüze ve dedi ki:
“Ne yazık ki, Marmara’da 127 çeşit balık türünden bugün 4-5 çeşit balık türü kaldı...”
Ne demek bu?
Katlediyoruz demek...
Doğaya karşı bir soykırım demek.
Belki de...
Tür-kırım demek daha doğru...
Dün bu gerçeği önümüze koyan...
1’inci Karadeniz ve Marmara Konferansı gerçek bir sivil toplum hareketidir.
Ve ellerimizle yarattığımız o canavarın sinsice gelen işgalini önümüze koyduğu için bu hareketi alkışlıyorum.
Çünkü artık çok iyi biliyoruz ki...
Gökyüzü de yeryüzü de hiçbir ırkın ya da topluluğun tapusu altında değildir.
Ve bir ülkenin egemenlik hakkı...
Ona kıyılarını kirletme hakkı vermez.
Barbaros Bulvarı’nda bir elinde sigara, diğerinde kornayla yaşayan sürücülerden...
Gezi teknelerini, Boğaz’da bir gürültü makinesi haline getirip avazı çıktığı kadar bağırtan kaptanlara...
Kıçtankara teknesini hâlâ ağaçlara bağlayan yatçılardan...
Sintine kafalı tatilcilere kadar...
Bu uydu fotoğrafına bakıp...
Artık kendi yarattığımız o canavarın işgaline dur demek gerekmiyor mu?
İşte buradan çocuklarımız için haykırıyorum:
- Canlı hayatı denizlerde başladı...
Denizlerde bitmesin!
Paylaş