Paylaş
“Fatih, küçük İskender Gümüşlük Akademisi’nde konuşma yapacak. Seni de çok görmek istiyoruz. Birlikte Bodrum’a gelir misiniz?”
Ertesi gün küçük İskender ile uçağa gidiyoruz...
Gece son uçak...
İskender “Zaten son uçakları severim” esprisiyle kahkahalar atıyordu...
Uçağa bindik.
O keyifle biraz da yüksek sesle konuşuyor.
Biraz sonra hostes geldi, İskender’e doğru eğildi ve şöyle dedi:
“Beyefendi biraz yavaş sesle konuşur musunuz? Arka tarafta uyuyanlar varmış...”
İskender şöyle bir baktı, sonra ayağa kalktı:
“Ben onları çok seviyorum, uyusunlar, hepsine rüya olurum” dedi...
Uçak kalktı, 15 dakika sonra arka sıralardan yanımıza bir genç geldi.
“Kusura bakmayın, biz sizi tanıyamadık ama en azından bize rüya oldunuz küçük İskender” diye özür diledi.
küçük İskender şiirin korsan sokaklarında gezen şiirin Doktor Jekyll’ıydı...
İçinde bir lord, dışında bir sokak çocuğu sürekli yer değiştirirdi...
Muhtemelen şimdi en üzüldüğü şey intihar edemeden ölmesidir...
Çünkü bir gece Levent Loft’un 16’ncı katındaki eve gelmişti...
Terasa çıkıp gece şıkır şıkır yanan İstanbul’a doğru bakıp şöyle demişti:
“Ya Fatih arkadaş, şu güzelliğe bak. Sen buradan hiç intihar etmedin mi?”
Güzeli ve ölümü bu kadar güzel çarpıştıran bir sözcük bilimcisiydi o.
Kazancı Yokuşu’ndaki evinde kedisini kaybettiğinde üç gün yas ilan edip perdeleri kapatmıştı.
Üçüncü gün günlerce bira kutusu toplamıştık.
“Her bir kutuda bir intihar var diye ağladım” demişti.
O yüzden küçük İskender aslında normal ölümün intihar halidir.
Evet arkadaşlar, Azrail bugün içimizden bir dize daha aldı...
Paylaş