Paylaş
Annesine soruyor, annesi de dili döndüğünce anlatıyordu.
Ayşe Bursa’nın Orhaneli Gümüşpınar köyündeydi. Ama aklı dünyada...
Ayşe okumak istiyordu. Ama köyünde olanak yeterli değildi.
Ayşe dünyayı öğrenmek istiyordu.
Ama ev, okul ve tarla arasında bir hayatı vardı.
*
Ceylan 14 yaşındaydı.
5 kardeş iki oda bir evde anne baba yaşıyorlardı.
Baba namusuyla, alın teriyle evin geçimini sağlıyordu.
Ceylan her sabah 05.00’te kalkıyor...
Otobüs, minibüs ve yarım saatlik bir yürüyüşten sonra okula ulaşabiliyordu.
Ceylan da okumak, dünyaya açılmak istiyordu.
Ama olanaklar... Yokluklar...
Ablası okuyamamıştı. Ama Ceylan direniyordu.
Annesi de Ceylan’ın okumasını istiyordu.. Bir anlamda:
“Kızım sen de bizim kaderimiz gibi tarlayla ev arasına sıkışma” diyordu.
ÖĞRETMEN EROL BEY
Ceylan’ın okulunda öğrencilerin üzerine titreyen bir Erol öğretmen vardı. Ceylan’ın zorluklarını biliyordu. Sabah erken kalktığı için öğleye doğru gözleri kapanan Ceylan için o da bir yol arıyordu..
Bir teneffüs sırasında Erol öğretmen Ceylan’ı çağırdı:
- Ceylan zorluğunu biliyorum. Ama eğer istersen senin durumunda olanlar için bir yurt ve okul var. Annen babanla konuş. Sizin oralardan İlknur var. O da bu eğitime geçti...
AYŞE VE CEYLAN’IN KADER BULUŞMASI
Hikâyemizin bu sahnesindeki perde...
Bursa’da eğitime gönül vermiş çağdaş bir kooperatifin okulunda açılıyor... Çağdaş Eğitim Kooperatifi (ÇEK)...
Ceylan annesiyle konuşuyor:
- Anne İlknur ablayla konuştum. ÇEK diye bir okul ve yurt, çok iyi öğretmenler varmış...
- Kızım bu yaşta orada tek başına büyük şehirde nasıl olacak.
- Ama anne bu şekilde hiç olmayacak..
- Anne ben okuyacağım. Oraya gideceğim..
Ve ertesi hafta anne-kız okula gidiyorlar.
Onları okul müdürü Sema Üçok karşılıyor. Anne çok endişeli... İki saate yakın konuşuyorlar.
Anne sonunda kabul ediyor.
Ve Ceylan’ın önünde yepyeni bir hayat açılıyor...
‘KIZIM YETER Kİ OKUSUN’
Ayşe ve annesi Bursa’daki Çağdaş Eğitim Kooperatifi’ni duymuşlardı.
Ayşe 13 yaşında. Nasıl olacak?
Nasıl güveneceklerdi?
Bursa büyük şehir. Orada yurtta kalacak. Etraftan ne diyecekler. El kadar çocuk oralarda ne yapacak?
“Olsun” dedi annesi Yasemin Hanım...
“Kızım yeter ki okusun...”
LİSE YURDUNDA İKİ CAN YOLDAŞI
Ayşe ürkerek, çekinerek de olsa bütün cesaretini toplayıp okula ve yurda gelmişti.
Kolay değil... 13 yaşında bir kız çocuğu... Anadolu’nun bazı yerlerinde “çocuk gelin yaşında” Ayşe... Ve Ayşe’nin yurttaki odasına bir komşu gelir...
Ceylan Eraslan...
İki küçük cesur kız kısa sürede anlaşırlar. Korkularını, hayallerini paylaşırlar... Ve yıllarca sürecek bir dostluk başlar...
Ceylan teknik lisede muhasebe okur.
Ayşe’nin hayali aile ve çocuk gelişimi okumaktır...
VE ŞİMDİ İKİ YETİŞKİN AYŞE VE CEYLAN
Geldik bugüne...
Evet arkadaşlar, uzak yerlerden, köylerden gelen hayatlar... Onlara açılan çağdaş bilim kapıları. Bursa’da Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nden iki öğrenci seçtim.
Ayşe ve Ceylan...
Ayşe hayatını şöyle özetledi:
“13 yaşındaydım. Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nin yurtlarında ve bursuyla liseyi bitirdim. Sonra çocuk gelişimi bölümünü seçtim. Üniversiteyi okurken bana iş buldular... Ve 3 Mart Beşevler Anaokulu’na giriş yaptım. Beşinci yılımı tamamladım. Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nin bana kattığı olanakları, katkıyı, ben de şimdi başka çocuklara katmaya çalışıyorum. Öğrencisi olduğum kurumda öğretmen olmak da başka bir duygu.”
CEYLAN’IN HAYALİ
Ceylan çocuk yaşta geldiği ÇEK okul ve yurtlarından geçip mayıs ayında Uludağ Üniversitesi Maliye Muhasebe Bölümü’nü bitiriyor..
“Okul bitince ne yapacaksın. Hayallerin nedir Ceylan” diye sordum...
İşte cevabı:
“Bir iş bulacağım. Amerika’da eğitimimi arttıracağım. İşinsanı olacağım. Yükseleceğim. Yükseleceğim...”
Bir de esprileri var. Yıllar sonra Sema Hoca, Ceylan’la hâlâ görüşüyor. Ve arada bir Sema öğretmen soruyor:
“Ceylan ilk geldiğinde annenin yüzündeki o korkuyu, endişeyi hatırlıyor musun?” Gülüyorlar...
NOBEL IŞIĞINDAN GELEN MEKTUP
Şimdi hikâyemizin başlığına gelebiliriz. Arkadaşlar, ben Bursa’da çocuk yaştaki kızlarımıza cesaret verip onları bilimin ve hayatın ufuklarına hazırlayan böyle bir organizasyonu bir mektupla öğrendim.
Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nde “Kır Çiçekleri” denilen bu kızlarımıza Nobel ödülü sahibi değerli bilim adamı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın gönderdiği bir mektuptu bu... Dedi ki:
“Sevgili Kır Çiçekleri...
Atatürk’ün bize miras bıraktığı yol gösterici ilkesi, bilimdir. İyi yetişmiş, ülkesine, ailesine, çevresine yararlı; gerektiğinde dünya çapında yaratıcı, büyük çalışmalara imza atmış gençlerin yetiştirilmesidir. Çalışmalarımın Nobel Ödülü ile değerlendirilmesinden çok, bu ödüle giden yolda yaptığım çalışmalar bana heyecan vermiştir. İnsanlığa yaptığım hizmetin, aynı zamanda ülkemin ve Türklüğün adıyla anılacak olması, bana mutluluğun en büyüğünü tattırmıştır. Bilim için, insanlık için, ülkem için hâlâ laboratuvarımda günde 12 saat çalışıyorum ve arkadaşlarımla birlikte insanlığın en büyük illetlerinden biri olan kansere çare bulma uğraşı içindeyiz.”
Mardin’in Savur ilçesindeki 9 çocuklu bir aileden gelip Nobel ödülü alan Aziz Sancar’ın Bursa’daki “Kır Çiçekleri”ne gönderdiği bu mektup bir ışıktır elbette.
HELAL OLSUN
Özellikle Güneydoğu’da “çocuk gelin” yaşlarında olup hayatı karartılan kızlarımızı hatırladım...
Bu kızlarımızın cesaretlerini kutluyorum.
Onlara destek olan annelerine babalarına saygılarımı sunuyorum.
Ve bu çağdaş eğitim olanağını sağlayan ÇEK yönetimi ve çalışanlarına yürekten selamlarımı gönderiyorum...
Helal olsun...
Paylaş