Ne yazsam içimden çıkmıyor o çığlıklar

HANGİ konuya el atsam... Klavyenin hangi harfine baksam, içimden çıkmıyor o çocukların “çığlıkları”...

Haberler... Siyaset mi? Çevre mi?
Teröre karşı önlemler açıklanmış. MGK toplanmış... Siper ziyaretleri. Bölgeye özel kuvvetler, falan... Neden daha önce göndermediniz soruları...
Yazamıyorum bunları... Elim tutuluyor. Bir güneş tutulması gibi gelip çöküyor ruhuma o çocukların çığlıkları...
Bir gece yarısı ihanetin tetiği çekilince ranzasında kavrulan o çocuklar...
Bir annenin “şehit” haberini aldığı an kalbinde açılan uçurumlar...
Kararan hayatlar... Yırtılan hayaller.
Çıkmıyor içimden... Bu yüzden ancak böyle başlayabiliyorum yazıya...
Derin bir nefes alır gibi...

Ezan sesine de aynı duyarlılık

İSTANBUL Boğazı’ndaki “ses kirliliği”ni yazınca, Türkiye’nin dört tarafından bir “ses” yükseldi...
“Yalnız İstanbul mu” diye soranlar...
Antakya’dan bir okurum yazmış:
“Biz belki de hiç göremeyeceğiz o güzelim Boğaz’ı... Ama orada bulunanlar bizim yalnızca hayalini kurduğumuz bu güzelliğe nasıl bu kötülüğü yapıyorlar.”
Bu mesaj beni çok etkiledi...
Başkalarının hayallerinin üzerinde tepinmek kadar acı bir katliam olabilir mi?
Ve neredeyse bütün şehirlerden gelen, “korna sesi kirliliğine isyan” mesajları...
Herkes bu “ses kirliliği”ne karşı “sessiz kalmaktan” bunalmış...
Yasak olmasına rağmen polis nedense bu korna sesine müdahale etmiyor.

UTANMA VAR MI?

12 şehit haberi sinir uçlarımıza bir kezzap gibi dökülürken, Boğaz’da havai fişek atanları, gezi teknelerinde göbek atanları da yazdım...
“Utanmıyor musunuz?” diye sordum...
Peki utandılar mı?
Hayır! Hem saygısızlığa hem gürültüye devam ettiler...
Bazı okurlarımdan yoğun olarak şu soru da geldi:
- Mahalle aralarında sonuna kadar açılmış cami hoparlörlerinden çıkan sesi kontrol edecek bir makam yok mu? Bunu da yazabilir misiniz?
Biliyorum “ezan sesi” hassastır. Çünkü inancın sesidir...
Bu yüzden doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığı’na sordum...
İşte aldığım cevap: “Evet haklısınız. Bize de çok sayıda benzeri şikâyet geliyor. Ne yazık ki, bazı illerimizde gereğinden fazla açılmış seslerle ezan okunuyor. Biz bir genelge yayınladık. Önümüzdeki ramazanda yeniden müftülüklerimize göndereceğiz. Ezan sesi çevreye rahatsızlık vermeyecek şekilde ayarlanmalıdır. Yani amaç ezanı duyurmaktır. Rahatsız etmek değil. Bu nedenle gereğinden fazla açılmamalıdır.”
Diyanet bu konuda duyarlı. Hatta birkaç ilde de gelen şikâyetler üzerine gereğini de yapmış...
Ama burada asıl iş cami imamlarına düşüyor. Özü insana saygı olan bu dinin ibadetini de insana saygı duyarak, duyurmak onların görevi...

DENİZKONDU

Geçen yaz Göcek koylarındaki işgalini önlediğimiz “denizkondu” yeniden sahnede...
Bu defa Marmaris koylarına dadandı. Neyse ki, Çevre Bakanlığı duyarlı. Bu defa hızlı davrandı ve işgal altındaki koyu kurtardı...
Ve nihayet yüzen ev, denizkondunun sahibi “Satacağım” diyerek işgal inadından vazgeçti...
Bazıları soruyor. Neden bu “gemi!!!”yle uğraşıyorsun. Sahibiyle bir hesabın mı var?
Hayır kendisini bir kez bile görmedim. Kahraman Sadıkoğlu’nu tanımam da...
Ama ben, yunusları tanırım. Gece yıldızlara dokunan yakamozları bilirim.
Bağlandığı halatlarıyla kuruttuğu çamları severim...
Lacivert bir denizde, metrelerce aşağıda eşelenen pavuryaları tanırım...
Benim hesabım onlarla... Yalnızca deniz, rüzgâr ve çevre var o hesapta...
Yazarın Tüm Yazıları