Paylaş
- CHP’nin çarşaf açılımını nasıl buluyorsunuz?
Konuşmadan sonra bir kız öğrenci yanıma geldi ve şöyle dedi:
- Hocam sizi dikkatle dinledim. Bakın burada saçım açık ama ben aslında başımı örtüyorum... Ve inanın ki, öyle bir partinin körü körüne destekçisi değilim. Beni kim daha ileri götürecekse onu desteklerim.
Baktım, orada bulunan öğrencilerin büyük bölümü Kılıçdaroğlu’na sempati ile bakıyorlar... Oysa İstanbul’da Kılıçdaroğlu’nun ve Gürsel Tekin’in örtünme üzerine bir ayrım yapmaması Ankara’da farklı karşılanmıştı...
Örneğin Önder Sav ve arkadaşları Kılıçdaroğlu ve Tekin’in bu tavrına karşı dişlerini gıcırdatmışlardı... Ama oylar yükseldi...
Peki şimdi ne olacak? Baykal İstanbul’da oyları yükselten bu iki ismi ne yapacak?
Yine Önder Sav ve arkadaşlarının önüne mi atacak?
Yoksa örneğin Gürel Tekin’e partide önemli bir görev mi verecek?
Bu soru CHP’nin önümüzdeki dönemi için çok önemli bir karar sınavıdır.
İKİNCİ YAZI
Zafer 123. basamağın
ANKARA ’da Köksal Toptan Lisesi’nin 3007 No’lu sandığında oy kullanmak için iki yokuş yürüyüp tam 123 basamak çıkmıştım... Üşenmedim saydım... 123 basamak...
Ve ertesi gün bu köşede sormuşum:
- Hadi ben çıkabildim. Ya engelliler, yaşlılar ne oldu?
Bu soru öyle bir yankı yarattı ki... Türkiye’nin dünyanın her yerinden on binlerce mesaj aldım.
Hepsini yalnızca gözlerimle değil, yüreğimle okudum. Ve anladım ki Türkiye, engelli vatandaşlarımıza açık bir ülke değil. Şehirler kapalı... Kamu binaları, adliyeler, kaldırımlar kapalı... Okullar kapalı...
Özetle "yaşamak kapalı"...
Rapora onay kalkıyor
Engelli vatandaşlarımızın engel oranlarının belirlenmesi konusunda da karışıklık var. Hastanedeki doktor başka söylüyor, Ankara’daki heyet başka. Karar verdim.. Bir şeyler yapılmalıydı.
Ve ilk hedef şuydu:
- Engelli vatandaşlarımıza çıkartılan bu engeli aşacağız. Artık engelli vatandaşlarımızın bir hastaneden aldıkları rapor geçerli olsun. Ankara’dan onaya gerek kalmasın.
Hurriyet.com.tr’den müthiş bir yayın yaptık. 4 gün sürdü. Mesajlar, yorumlar, şikáyetler birbirini kovaladı. Çığ gibi büyüdü. Binlerce, belki yüz binlerce mesajla destek aldık... Ve sonunda Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile Maliye Bakanlığı Müsteşarı Hasan Basri Aktan devreye girdiler.
Ankara’da bir kurul oluştu... Yapılan açıklama ise şu:
- Engelli vatandaşlarımızın bulunduğu yerdeki belirlenmiş hastanelerden alacakları oran raporu yeterli olacak. Ankara’daki onaya gerek kalmayacak.
Şimdi bu düzenleme için çalışılıyor...
Bu tabii müthiş bir gelişme... Bu gelişmenin önemini elbette en iyi, o hastanelerle Ankara arasında yıllarca bekleyen, o bekleyişi bir işkence gibi yaşayan engelli vatandaşlarımız ve yakınları anlayabilir...
Elbette bu kampanya sırasında engelli olmayan on binlerce vatandaşımızın desteği de var...
Sonunda bir annenin engelli çocuğu için gönderdiği "haykırış dolu mesaj" bir çözüm buldu...
Ama görüyorum ki yetmiyor...
Şimdi başka ve çok daha önemli bir konu var... Şehir hayatına getirilecek düzen... Bu nedenle belediye başkanlarımıza bir çağrı yapıyoruz... Gelin işe başladığınız gün beyaz bir sayfa açın. Belediye meclislerinizden bir karar çıkartın.
- Bundan sonra şehir, ilçe ya da beldemizde altyapı ve diğer yapılaşmalarda, engelli vatandaşlarımıza olanak tanınmaması halinde ruhsat verilmeyecek...
Elbette bugüne kadar bu hassasiyeti göstermiş belediyeler var... Onlardan mesajlar alıyorum. Ama burada bir yeni sayfadan söz ediyoruz... Bir karardan... Birçok belediyeden karar mesajları geliyor...
hurriyet.com.tr’de
Bugünden itibaren karar alan belediyeleri hurriyet.com.tr’den yayınlayacağız...
Burada bir görev de orada yaşayan engelli vatandaşlarımıza düşüyor... Takip etsinler o kararları.
Sevgili okurlar... Bugüne kadar binlerce haber yapmışımdır... Bir o kadar olayın peşine düşmüşümdür. Sayısız manşetler atmışımdır... Ödüller, yorumlar, alkışlar, tavırlar almışımdır...
Ama inanın hiçbiri beni bu kadar duygulandırmamıştır... Bebek arabalarıyla kaldırımda gezemeyen annelerden, gazilerimizden, engelli vatandaşlarımızın o bilinçli desteklerinden, gözyaşlarından, isyanlarından süzülen o duygu şelalesi ruhumu dünyanın en saf suyunda yıkamıştır...
Siz de sağolun...
ÜÇÜNCÜ YAZI
Ne bekliyor!
BANA söylediği söz var:
- Oylarımız düşerse bırakırım...
- Düştü...
Eskişehir ve Şişli DSP’nin oyları değildir... Mustafa Sarıgül ve Yılmaz Büyükerşen’in oylarıdır... O oylar da çıkarılınca, zaten geriye bir şey kalmıyor...
Sezer de Süleyman Soylu gibi, ya da daha önce Erkan Mumcu gibi ve Mehmet Ağar gibi istifa etmelidir... Ama o istifa etmek yerine İstanbul’da Kılıçdaroğlu’nu destekleyen vekilleri partiden atıyor... Aslında belli ki ortada parti yok... Rahmetli Ecevit’ten kalan siyasi miras, kasasındaki paralarla giderek bir "güvercin fonu"na dönüşüyor...
Bari Ecevit adını daha fazla düşürmeden gereğini yapsalar...
DÖRDÜNCÜ YAZI
Yunuslar adına yapın
İŞTE bahar geldi... İki ay sonra dünyanın en güzel koylarına yine akınlar olacak...
Yine deniz kirliliği haberleri yapacağız...
Yine Göcek’te Kahraman Sadıkoğlu’nun "yüzer kıyıkondusu"nun fotoğrafları basılacak...
Yine yerleşim alanlarından basılan kanalizasyonların iğrenç görüntüleri yayınlanacak...
Yine balık çiftlikleri konuşulacak...
Yine orman yangınları. Havadan söndürmeler...
Açıkoturumlar, köşe yazıları. Manşetler... Valilerden, bakanlardan açıklamalar...
Yine yıllardır her yaz yaşadığımız "kirlilik tartışması"...
Gelin haziranda başlayacak bu "bitmeyen saçmalığı" bu defa engelleyin... Şimdiden kontrolleri başlatın... En azından Göcek’deki o "kıyıkonduya" bir çare bulun... En azından kanalizasyon arıtma kontrolüne şimdiden bakın...
Dünyanın bu en güzel kıyılarında, yunusların, akyaların, pavuryaların adına yapın bunu...
BEŞİNCİ YAZI
Ziyaretin arkasındaki 5 neden
GELİYOR çünkü istekler var... Sırasıyla:1) Irak’tan çekilecek ABD askerlerinin dönüş yolu. Ağır silahların Türkiye üzerinden geçirilebilmesi için izin...
2) Irak’tan çekildikten sonra Kürt federe yapısı ne olacak? Türkiye Talabani ve Barzani’ye karşı nasıl bir politika uygulayacak? Türkiye, Suriye ve İran’la ilişkide Kürt yönetimi bölgeyi ısıtabilir. Bu durumda Türkiye’nin ne yapacağı çok önemli...
3) Türkiye’nin Afganistan’a kuvvet göndermesi isteniyor. Bunun iknası var.
Renk yok, çıkar var
4) Türkiye’nin Ortadoğu sokaklarındaki etkisi biliniyor. Filistin’den Suriye’ye ve en önemlisi Tahran’a kadar bir etki... Bir barış zemini için Türkiye’nin devreye girmesi istenebilir...
5) En önemlisi Türkiye, İran ve ABD arasında nükleer kriz için bir barış zemini olabilir mi? Ankara buna talip... Bekliyor... Ama sırada bekleyen Rusya ve Almanya da var...
Buradan çıkan sonuç şudur:
- Obama’yı mahallemizin"güler yüzlü lideri" gibi gösteren bu anlayışın sonunu yakında göreceğiz...
Ben diyorum ki;
- İmparatorluğun rengi olmaz, çıkarı ve gücü olur... Emperyalizmin de siyahı beyazı olmaz... Bekleyin görün...
Paylaş