Nasıl bir batağın kenarında olduğumuzun resmidir

Haberin Devamı

DOĞAN Haber Ajansı bir haber ve üç fotoğraf geçiyor.
Çıplak gözle görülen 3 bayrak...
Birinci fotoğraf: Kilis sınırımızdaki Esselame Sınır Kapısı... Özgür Suriye Ordusu’nun bayrağı var.
İkinci fotoğraf : Yavuzlu köyü ile Elbeyli ilçesi arasındaki sınır bölgesi... IŞİD bayrağı var..
Üçüncü fotoğraf: Deliosman köyü ile Afrin kasabası arasında... Ve orada da PYD’nin bayrağı yükseliyor. Yani Kilis’in Suriye ile olan 114 kilometrelik bölümünde 3 ayrı bayrak dalgalanıyor.
Üç ayrı örgüt. Üç ayrı yönetim. Üç ayrı kafa...
Evet işte durum bu.
Sınırımızda yaşanan kaosun bayraklarla özeti böyle.
Savaş desen bitmiyor. Galibi mağlubu yok.
Diplomasi desen muhatap yok.
Adamlar kafa kesiyor.
Şam’da bir diktatör var, bu bayrakları kullanıp gitmiyor.
Yalnızca bu bile, nasıl bir bataklığın kenarında yaşadığımızı göstermeye yetiyor.
Yıllarca Kuzey Irak’taki yönetim boşluğundan neler çektik.
Şimdi benzeri bir durum Suriye sınırımızda derinleşiyor. Üstelik o bölgeyi ayakta tutan ticaret, şimdi kirli ticarete dönüştü.
Öyle çok derin diplomatik raporlara da gerek yok. Gaziantep’te bir bakkala girin anlarsınız.

Haberin Devamı

Ve darbeci Sisi adaya geldi!


ŞU tesadüfe bakın ki...
Biz “anavatan/yavruvatan” kriziyle inatlaşırken...
Lefkoşe’de çok önemli bir zirve gerçekleşti.
Zirvedeki isimlere bakalım:
Mısır: Devlet Başkanı darbeci Abdülfettah el Sisi...
Yunanistan:
Başbakan Aleksis Çipras...
Rum Yönetimi Lideri: Nikos Anastasiadis...
Peki bu zirveden çıkan anlaşma nedir?
Doğu Akdeniz’de enerji işbirliği.
Ve üstelik Çipras lafı çakıyor:
“Mısır’la üçüncü ülkelerin onayının gerekmediği bölgeler için anlaşma yapıyoruz...”
Üçüncü ülke dedikleri de biz oluyoruz.
Ve anlaşmaya göre Rum gazı Mısır’a gidiyor.
Yunanistan ve Mısır o sularda enerji arayacak...
Böylece Sisi, adaya, yani Kıbrıs’a gelmiş oluyor.
İşin ilginç yanı, sol sosyal demokrat lider Çipras, Sisi’nin darbeci olması konusunda tek söz söylemiyor.
Tam tersine el sıkışıyor... Dahası var...
Sisi, Türkiye’nin Arap Yarımadası’na yapacağı Ro-Ro seferlerini iptal edeceğini duyurdu ya...
Atina ve Güney Kıbrıs bu kapıyı da zorluyor.
Kıbrıs Rum yönetimi benzeri bir yaklaşımı İsrail’le de yapmıştı...
Türkiye için tehlikeli bir hazırlıktır bu.
Şimdi soru şu:
Türkiye, Doğu Akdeniz üzerindeki bu gelişmelere karşı nasıl bir politika izleyecek?
KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Akıncı ile yaşanan “Yavruvatan krizi” böyle bir durumda güven sorunu yaratmaya devam edecek mi?
Türkiye KKTC ile ilişkileri tarihine uygun samimiyete taşımalı ve Doğu Akdeniz’deki bu gelişmeleri ciddiye almalıdır.

Haberin Devamı

Emeğin hakkı işte böyle öğretilir

ARTIK başka bir dünyayız..
“Burası benim toprağım, istediğim gibi davranırım” demekle olmuyor.
Mardin’den atılan bir mesaj Madrid’de yankılanıyor.
Fatsa’dan gelen bir tweet Fransa’dan ses getiriyor.
İşte Bursa’dan bir hikâye...
Bir otomobil fabrikasında işçiler sendika değiştirmek istiyor.
İddia şu:
-Fabrika yönetimi sendika değiştirecek işçilere baskı yapıyor. Bunun üzerine sendika başkanı otomobilin uluslararası marka yönetimine konuyu iletiyor. Ve Avrupa’daki yönetimden sendika değiştirecek işçilere (özgürce karar verebilirsiniz) garantisi geliyor... Fabrika yönetimi de oturduğu yerde kalıyor.
Medyada çok küçük bir haber olarak yer bulan bu olay aslında diyor ki:
Hukuk evrenseldir.
Uygarlık, adaletten ve insana saygıdan geçer.
Demokrasi yalnızca sandığa oy atmak değil, onu özgürce yaşayabilmektir...

Yazarın Tüm Yazıları