Furkan ve ablası, yazlık deprem çadırları arasında oynuyordu.
Çocuklar cıvıl cıvıl...
Sanki bir yaz kampına gelmiş gibi hiçbir şeyden habersiz koşturuyorlardı.
İşte o gün dedim ki:
- Şimdi havalar böyle. Ama ya sonra...
Van’da kış birden gelir. Kar bastırır. Soğuk bir neşter gibi çöker insanın iliklerine.
Eksi 12 derecede gözleriniz yaşarır. Ve o yaşlar kirpiklerinizde buz keser...
Yazdım.
Hürriyet WEB TV’deki “görüntülüyorum” köşemde Furkan ve ablasını göstererek dedim ki:
“Gelin kar bastırmadan bu çocukları ve kadınları sıcak bölgelerdeki kamu yaz kamplarına, misafirhanelere taşıyalım...”
Elektrikler kesilince “haliyle üşüyoruz” diyen o küçük kızın, gülen yüzü hiç gitmedi gözümün önünden... (Acaba şimdi ne yapıyor, sıcak bir yere gidebildi mi?)
Sonra Ankara’ya gittim anlattım. Sağlık Bakanı’na, Milli Eğitim Bakanı’na, “yaz kamplarını” önerdim. Bir çalışma varmış.
Ve nihayet o karar alındı. Dün baktım Başbakanlık’tan bir açıklama geldi:
“Depremzedelerden 4248 vatandaşımız sıcak bölgelerdeki kamu tesislerine yerleştirilmiştir.”
Açıklamadan sonra bazı bürokrat arkadaşlarım aradı.
“Fatih bu işte senin katkın büyük, kutlarız” dediler.
Sağ olsunlar.
O çocukların sıcak bir yatağa kavuşmalarında en ufak bir katkım olduysa diye; mutluyum...
ENDİŞELİYİM ÇÜNKÜ
Van Valisi Karaloğlu “İmdat!!” dedi:
“İkinci deprem fena vurdu. Yardım edin.”
Orada hâlâ üşüyen çocuklar var.
Ve ben kar altında üşüyen o çocukları gördükçe...
İçimde bir afiş büyüyor.
Törenlerden, resmi geçitlerden, makam, sandalye ve takım elbise mimarisinden uzakta...
Korsan bir afiş...
İsyan işaretlerinden çizilmiş, en yüksek perdeden bağıran bir afiş...
Kalın ve dik başlı harflerle şöyle diyor:
“Kaldırın bütün tören afişlerini!”
Mesela: Her 10 Nisan Polis Haftası’nda duvarlara asılan o afiş gelsin aklınıza...
“Güler yüzlü bir polis, çocuklara şeker dağıtıyor.”
Bakın şimdi tam o afişteki çocuklar üşüyor.
Ve diyorum ki:
Her 10 Nisan polis bayramında çocuklara şeker dağıtan o polis; bu kar ve kış gününde Van’da üşüyen o çocuğumuzu İzmir’deki polis tatil kampına yerleştirebilir mi?
Biber gazı ve copla anılan o polis, halkla başka ne zaman ve nasıl kucaklaşır?
Mesela: Her 30 Ağustos’ta dev panolara asılan “üniforma giymiş çocuk afişleri” gelsin aklınıza.
Van’da çadırda üşüyen çocuk odur işte.
Ve ben diyorum ki:
Bir asker milletiyle başka ne zaman ve nasıl kucaklaşabilir?
Antalya Karpuzkaldıran askeri tatil kampına, Bodrum’daki askeri tatil kampına çocuğumuzu yerleştirme zamanı değil midir?
Niye istiyorum bunu?
Çünkü bu ülkeyi yeniden bir “kardeşlik coğrafyası”na çevirmeye ihtiyacımız var.
Kardeşlik de böyle felaket günlerinde vardır.
Ve eğer bunu yapabilirsek...
İşte o zaman bu ülkeyi bir kardeşlik coğrafyası ilan edebiliriz.