Paylaş
Münih’te beni gerçek bir ‘Hürriyet ailesi’ ile tanıştırdı...
Zaten Hürriyet çalışanı olmanın zorluğu da budur.
Bir topluma gidersiniz. Kendinizi Hürriyet’in temsilcisi zannedersiniz.
Bakarsınız ki, oradaki okurlar sizden daha eski, daha sağlam Hürriyet’çiler.
Bu öyle başka bir gazetede olmaz...
Bu bir Hürriyet farkıdır.
Yıllara dayanan, köklü bir farktır.
Saygı duymak gerekir.
Münih’te de öyle oldu.
Daha ilk sözü alan Mahir Zeytinoğlu lafı çaktı...
“Bu Avrupa sayfasında neden bu kadar çok yazı var...”
Mahir’i tanıdım ve gerçekten bir Kayseri Mahir’i olduğunu anladım...
Elinde tahta bavuluyla gelmiş.
Belediyede temizlik işçisi olmuş...
Ama şimdi süpürdüğü o sokakların kralı olmuş...
Kayserili arkadaşım Mahir, şimdi önünde kocaman bayrakların olduğu bir otelin sahibi...
Yani o caddedeki birçok dükkânın da sahibi...
Bana Sakıp Ağa’yı hatırlatacak bir heyecan, vizyon ve yatırım duygusunu hissettirdi Mahir...
Mutlu oldum...
* * *
Döndüm bir başka genç arkadaşım Tolga...
Münih’te doktorluk yapıyor...
Eşi Sevilcan...
Yakışıklı kardeşim Tolga’ya âşık olmuş...
Evlenmiş.
Kalkıp Tolga için bir başka dünyaya gelmiş.
Gördüm ki, yeterince Almancası yok ama kalbi ve ruhu var.
O da bize yeter.
Ve tabii sözünü esirgemeyen gözleri de kalbi gibi olan işadamı Nurdoğan Bey’in gece yarısı ayrılırken bir kardeş gibi sarılmasını da hiç unutmayacağız...
Ve elbette ağzıyla değil kalbiyle konuşan en eski Hürriyet okurumuz, Ali Baba’nın aşçısı ve oradaki bütün herkesin ‘Abimiz’ dediği o köklü insanın eleştirilerini de bir Hürriyet sevdalısı olarak başımızın üstünde tutacağız.
Celal Özcan’a dedim ki:
Biz kendimizi Hürriyet’i temsil ediyoruz zannederken, aslında Hürriyet’i kalben temsil edenlerin karşısına oturmuşuz.
* * *
O yüzden diyorum ki...
Frankfurt’tan Hannover’e Münih’ten Köln’e Berlin’den Stuttgart’a kadar bu Hürriyet aşkı bitmez.
Bunu yalnızca ben söylemiyorum... Uçakta karşılaştığım Frankfurt Belediye Başkanı’nın danışmanı Tarkan da, bir önceki dönemde gelip de sohbet ettiğim Fatih Akın da ve son olarak kısa bir öğle sohbeti yaptığım değerli insan Zülfiye Kaykın da aynı şeyi söylüyor...
Neyi mi?
Avrupalı Türkler kalbi ve ruhuyla yaşar...
Dürüst ve çalışkandır...
Kendi kültürünü, dilini bir ırkçılık olarak değil, zenginlik olarak görür.
Bu da zaten Hürriyet’tir.
Paylaş