Paylaş
“Kimse bilmez...
Ankara’da sessiz bir insan vardır.
Ne zaman Ankara’ya gitsem sormuşumdur:
(Bu kadar başarılı ve zengin bir insan, neden her öğle yemeğini Ankara’da bir tenis kulübünde yer?)
İstese Moskova’da ya da dünyanın en güzel şehirlerinde oturabilirdi.
Sonra anladım ki... Yaşadığı şehri seviyor.
Ankara’yı...
Zamanında Atakule projesini yapmıştı.
Sonra...
O proje yüzünden zor duruma düşmüştü.
Sonraki hikâyesine gelince...
Sıkıldı, bunaldı. Yediremedi kendisine.
Bir kâşif, bir fetihçi gibi dünyaya açıldı.
Geceli-gündüzlü çalıştı.
Oğullarının adına Selim ve Fatih dedi.
Sonunda dünyanın sayılı markalarından birisini yarattı:
Reklamcılar o markaya şimdi SUMMA diyor.
Ama ben yalnızca ‘azim ve sevgi’ diyorum.
SELİM VE FATİH
Çok sevdiğim bir dost. Bir gizli öğretmen.
Yani, “Başarıyı, hırslara teslim olmadan da yakalayabilirsin” fikrinin öğretmeniydi Mete Bora...
Ölmeden önce bir ev kurdu, biliyor musunuz?
Çok sevdiği şehir Ankara’ya...
‘Bu dünyadan gitmek üzere olan yaşlıların veda istasyonu gibi.’
Kıdemli vatandaşlar yurdu. Şimdi kendisi gitti.
Bütün büyük iş sahibi olmak isteyenlere...
Büyük paralar kazanmak isteyenlere örnek olsun diye yazıyorum.
Ne yaparsanız, ne kazanırsanız kazanın...
Önünüzden değil...
Arkanızdan güzel şeyler kazanın.”
Evet arkadaşlar...
Mete Bora’nın oğulları Selim ve Fatih Bora babalarından aldıkları bayrağı bütün dünyada dev eserlere dönüştürdüler.
Ve işte o Selim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Senegal’de açacağı dev stadyum ve konferans merkezini inşa eden Mete Bora’nın oğlu Selim’dir..
Senegal’deki bu “Türk gururu” gibi, Fatih’le birlikte Afrika’nın, Güney Amerika’nın Asya’nın bir çok ülkesinde büyük eserler yaratıyorlar.
Mete Bey hayatta olsaydı;
Açılış öncesinde o tenis kulübünde, yine en sakin haliyle; ama oğullarından gurur duyan bir baba olarak, kim bilir bana neler anlatırdı?
LAZERLİ... DÜRBÜNLÜ SUİKAST TÜFEĞİ VE İSTANBUL’DA GERÇEK BİR JAMES BOND OPERASYONU
DHA’dan gelen haberin en kritik cümlesi şuydu:
“Şüphelilerin adreslerindeki aramalarda lazerli, susturucu tertibatlı ve mesafe ölçer özellikleri olan dürbünlü silahlar ele geçirildi.”
Düşünün.
James Bond filmlerindeki gibi...
Ya da Görevimiz Tehlike...
Lazerli... Dürbünlü... Susturuculu. Mesafe ölçerli, suikast tüfeği...
Kim nasıl bulur.. Nasıl getirir bu silahları.
MİT bir operasyonla İstanbul’da yakalıyor.
Haberin devamı:
“Çeçen muhaliflere yönelik eylem hazırlığında oldukları iddia edilen, MİT’in takibi sonrası yakalanarak tutuklanan 8 şüpheli hakkında “casusluk” suçlamasıyla iddianame düzenlendi.”
Tabii böyle sıradan bir haber üslubuyla verilince etkisi olmuyor..
Çeçenistan Meclisi’yle bağlantılı bir ekip.
Kendilerini işadamı olarak tanıtmışlar. Ve burada muhalif avına çıkmışlar.
Hedefler verilmiş. Keşifler yapılmış...
Ama işte o noktada MİT’in takibindelermiş...
Peşpeşe baskınlarla yakalanmışlar.
Sonuç...
Burnumuzun dibinde, biz sokaklarda yürürken, AVM’lerde gezerken neler oluyor...
Tabii kolay olmuyor. Aylarca takipler... Sabır, dikkat, ısrar...
Keşke detayları bilebilsek..
Onlarca senaryo çıkartırdık...
Belki isimlerini hiç bilemeyeceğiz ama;
Bu operasyonu yapan vatan evlatlarını kutlarım.
Paylaş