YAŞARKEN bize anlatamadıklarını, ölümleriyle anlatabilenlerin ülkesinde, bir başarı öyküsü daha kayıp gitti aramızdan.
Asım Kocabıyık. Anlar mıyız bilemiyorum? Hayatın hırslarıyla, ölümün boşluğu arasında nasıl anlayacaksak? Ben o rekabetin devasa hırsını, mantığın ve aklın potasında nasıl eritildiğini rahmetli Sakıp Ağa’da görmüştüm. Çok yakındık. İçten anlatırdı, sahici konuşurduk. Bir gün demişti ki, “Bak ağam ben bu Toroslar’dan Japonya’nın Fuji’sine kadar hayalimden bir teleferik kurdum. Bize dünya rekabeti lazım.” Ulusal sermayenin küresel sermayeye ilk açılımıdır bu sözler. Yetersiz de olsa, taşeron da deseniz, okyanuslara açılan ilk Anadolu sermayesidir o. Asım Kocabıyık da işte böyle bir isimdir. Anadolu’nun Afyon’undan çıkmış, sermayenin macerasını yaşamıştır. Öncüsüdür. Girişimci ruhun ilk kâşiflerindendir. Babası Ahmet Kocabıyık’ı yitirdiğinde İstikbal AŞ’nin bütün yükü omuzlarındadır. 27 yaşındadır... İşte oradan geliyor başarı öyküsü. Onlarca şirket... 6 bin çalışan. Asım Bey’in ölümü bende farklı bir tarih kavramı yarattı. Bireysel tarih... Asım Bey Afyon’da zor şartlarda geçinen bir aileye gelmiş, binlerce aileye iş verecek bir maceraya imza atmıştır. İşte bu beni etkiliyor. Bir filmin ilk sahnesi gibi. Başrol oyuncusunun büyük zorluklarla başlayan hayatının ilk sahnesi... Fakir bir dekordan, ihtişamlı bir dekora doğru giden o macera... Hayatımız bu filmleri seyrederek geçmiyor mu? 1920’li ve 30’lu yıllarda başlayan Anadolu sermayesinin birkaç ismi işte böyle bir maceranın oyuncularıdır. Vehbi Koç... Hepimiz kenarından köşesinden biliriz o maceranın başarısını. Türkiye’den çıkan bir dünya markasıdır. Ve Ayhan Şahenk... Doğuş Holding’i kurduğunda yaşı 30 bile değildi. Asım Bey Afyon’dan, Vehbi Bey Kayseri’den, Ayhan Bey de Niğde’den gelmiştir. Sözünü ettiğim Anadolu budur işte. 1930’lar... Meşakkatli yıllar. Dünya krizi. Sonra 2. Dünya Savaşı. Menderes’ten, Demirel’den, Özal’dan fotoğraflar gelir akla o yılların zorlu sahneleri için. Ayhan Bey 21 yaşında başladığı macerayı tamamladığında, arkasında 30’u aşkın dev yatırım şirketi ve ortaklığı bırakmıştı. Niğde eşrafından bile değilken, dünyanın en zenginleri listesine girmişti. Asım Bey’in ölümü bende işte böyle bir tarih kavramı yarattı. Bireysel maceraların tarihi. Her biri nur içinde yatsın. Yeni yılın ilk günlerinde Borusan Müzik Evi’nde bir konser var. Berlin’de karşılaştığım iki piyanist kız kardeş verecek konseri. Ufuk ve Bahar Dördüncü. Önce gidip onları dinleyeceğim Asım Bey için... Sonra bir hafta sonu Borusan’ın merkezindeki sergiyi gezeceğim. Yaşarken bize anlatamadıklarını, ölümleriyle anlatabilenlerin ülkesinde, bir başarı öyküsü daha kayıp gitti aramızdan. Asım Kocabıyık. Ben anlıyorum vesselam...