Paylaş
Lozan Konferansı’na...
Şimdi başlığı okuyup diyeceksiniz ki:
“Ne önemi var kardeşim, İnönü’nün kaç takım elbiseyle Lozan’a gittiğinin?”
Elbette bir önemi yok...
Ama daha derinlerinde öyle bir şey var ki...
Anlatayım:
Günlerden 2 Kasım 1922...
Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının belirleneceği Lozan Konferansı’na 9 gün var...
İsmet İnönü başkanlığında Lozan heyeti belirlenmiş.
Ve Meclis’te gizli oturum var.
Türkiye’nin geleceği konuşuluyor..
Savaştan henüz çıkılmış. Ülke öylesine yokluk içinde ki...
Ve yokluk içindeki o Meclis’te üçüncü celse açılıyor.
Konu Lozan’a gidecek heyetin alacağı harcırah...
Öylesine konuşmalar oluyor ki...
O kadar açık. O kadar net. O kadar şeffaf sorular.
Ve milletin parasına sahip çıkan o samimi tartışmalar.
Konu dönüp dolaşıp heyetin konferans boyunca giyeceği takım elbiselere kadar geliyor.
Yokluk bu...
Köklerin kaynatılıp çorba yapıldığı günler..
Öyle herkesin dolabında çeşit çeşit takım elbise yok.
Diktirecekler...
Onun parası da milletin meclisinde belirleniyor.
Ve bir ara söz Ali Cenani Bey’e geliyor:
“İngiliz lirası İsviçre’de franka tahvil edildiğinde, her İngiliz lirası 22 frank olmak itibariyle encümen, heyet reisine 220 frank, diğer üyelere 176 frank... Kâtiplere de 3’er İngiliz lirası olarak uygun gördü. Bize göre Lozan şehrinde bu miktarlar mürrefehen geçinmeye kâfidir.
Elbise meselesine gelince...
İster bir kat, ister üç kat yaptırsınlar. Bir kat yaptırsınlar derseniz, bu para kâfidir. Üç kat derseniz ona göre ekleme yaparız... Karar sizlerindir...”
Bu konuşmaları ‘TBMM Gizli Celse’ zabıtlarından aldım...
Yani 91 yıl önce bugün...
Türkiye’nin kaderini belirleyecek olan heyetin Lozan’daki masraflarını görüşen 1922 Meclis’inin zabıtlarından...
İnönü kaç takım elbiseyle gönderildi bilemem.
Zaten bunun da hiçbir önemi yok...
Önemli olan savaştan çıkmış, yokluklar içindeki bir meclisin, milletin parasının üzerine nasıl titrediğidir...
Bütün bunları da şunun için yazıyorum...
Dün 10 Kasım’dı...
Bugün 11 Kasım...
Lozan’ın 91 yıl önce başladığı gün...
Yokluktan bir demokratik cumhuriyet çıkaran bu kahramanları anmak için.
Lozan’a kaç takım elbiseyle gittiler bilemem ama...
Bu dünyadan birer parça kefenle ayrıldılar.
Mekânları cennet olsun...
Nur içinde yatsınlar...
Valileri halk seçse Adana Valisi bunu yapabilir miydi
ADANA Valisi’nin protesto eden bir vatandaş için, arabadan inip “Getirin o gavatı” diyen görüntüsünü defalarca izledim...
Bir vali böyle davranabilir mi?
Ben Van’dan Mardin’e, Samsun’dan İstanbul’a kadar öyle valileri tanıyorum ki.
Her biri halk için, o şehir için “hizmet” ve “şefkat” simgesi...
Diyelim ki kötü niyetli birileri,
10 Kasım’ı bahane ederek, Vali Bey’i
tahrik etmek istiyor...
Öyle bile olsa düşülür mü bu tezgâha...
Arabadan aniden inmek, vatandaşın üstüne yürümek... Hakaret etmek...
Adana Valisi’ni görünce aklıma günlerce vicdanıyla makamı arasında gerilen İstanbul Valisi Mutlu geldi.
Ne olursa olsun sinirlenmemişti.
İşte o yüzden soruyorum:
Madem başkanlık sistemini konuşuyoruz.
Valileri de halk seçse ne olur?
O zaman, o vali vatandaşın üzerine böyle yürüyebilir mi?
Hakaret edebilir mi?
NOT: Adana Valisi sonradan, “Gavat değil, kavas demiş olabilirim” diye açıklama yaptı. Umarım öyledir. Yoksa bir valiye yakışır mı bu ifade...
Paylaş