Paylaş
Nefretin en üstünde...
Öfkenin doruklarında...
Kanlı hesaplaşmaların arasında geçen insanlık tarihi...
En keskin anında bile barış için diyalog örnekleriyle doludur.
Ama ne yazık ki ocakların söndüğü anda diyalog zordur.
Çünkü dökülen gözyaşları, kezzaptır, asittir, acıdır...
İşte böyle bir ortamda, popülizmin ötesinde...
Siyasetin üzerinde diyalog aramak, cesaret ister.
Sanki bir yenilmişlik duygusu verir ki, bu nedenle risklidir.
Ama çocuk cenazelerinden öfke dolu sloganlar çıkarmak kolaydır.
Dahası, birinin ötekini anlaması zordur.
Ama ölümlerden siyaset çıkarmak kolaydır.
Geriye gidersek...
Bu süreç çok daha önce başlayacaktı.
Defalarca yazdım.
Dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner, ömrünü bu meselenin çözümüne adamış bir kişi olarak çok çalıştı. Bir plan hazırlandı.
İki tarafın da diğerini mağlup ilan etmediği bir plandı bu.
PKK silah bırakıp dağdan inecekti. Yöneticileri üçüncü ülkelere gidecekti.
Ama dönemin Cumhurbaşkanı destek vermedi. Sanıyorum asker de istemedi.
Sonra Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu. Tayyip Erdoğan Başbakan...
Özellikle Erdoğan ve Gül’ün o dönem nasıl siyasi riskler alarak süreci götürdüğünü yakından biliyorum.
Cumhurbaşkanı Gül, bir Şam gezisinde bu diyaloğun barışa dönüşmesi için herkesin nasıl elinden geleni yaptığını uzun uzun anlatmıştı.
Ardından görüşmeler yoğunlaştı.
MİT temaslarını kuvvetlendirdi. Avrupa’nın bazı şehirlerinde ve Irak’ın kuzeyinde görüşmeler oldu.
Bir noktaya gelindi.
PKK kademeli olarak dağdan inecekti. Üst yöneticiler üçüncü ülkelere gönderilecekti. Ve diğer adli detaylar.
Ama ne yazık ki olmadı.
O günlerde birçok gelişmeyi bilmeme rağmen yazamamıştım.
Bu barış süreci bozulmasın, kırılıp dökülmesin diye yazmadım.
Çocuklar daha fazla ölmesin diye.
Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak önü açılsın diye desteklemiştim.
Şimdi bakıyorum ki, yine bir diyalog süreci var.
İmralı’dan olumlu mesajlar gelmiş.
BDP olumlu konuşuyor.
Başbakan olumlu bakıyor.
Umarım o diyalog kapısı açılır.
Biliyorum çok zor olacak.
Çünkü içinde olduğumuz manzara feci.
Mesela şu anda Hakkâri’de çatışmalar, ölümler var.
Öte yandan diyalog arayışı...
Biliyorum kanın içinde diyalog zordur. Cesaret ister.
Ama bakın tarihe...
Siz de göreceksiniz...
Bizden 50 ya da 100 yıl sonra tarihçiler soracak:
- Her şey diyalogla çözüldü. Peki bu çocuklar niye öldü?
Acımaz mı içimiz.
Unutmayın...
Kimseyi dağa, ölüme, ayaza, acıya, açlığa zorla ya da kandırarak götüremezsiniz...
Anlamak lazım.
Devletler silahlarıyla ve törenleriyle değil...
Halklarını anladıkça büyür.
Paylaş