Paylaş
Kâğıttan dokunmatik bir hayata geçerken.
Kimsenin kimseyi görmeden “ekran yüzlü” bir hayata doğru yürüdüğü bir dünyada...
Önceki gün Hürriyet’in ufuklarını konuşmak üzere toplandık.
Uzunca bir süredir üzerinde çalışıyoruz. Gazeteden dijitale doğru 3 boyutlu bir yolculuk yapıyoruz.
Yeni kuşaklar, yeni ufuklar, yeni sesler. Bir anlamda 65 yıllık bir gazeteciliğin kabuk değiştirmesi gibi bir macera.
Uzaklardan gelen bir de yardımcımız vardı.
Bir uluslararası danışman.
İlk sözü bizim dilimizden düşürmediğimiz bir kavram oldu:
“Aile olmayı bilmek”.
Profesyonel bir arayışta “Ne alaka?” diye baktım önce.
Evet, “Aile olmayı becerebilmek” dedi..
Konuştukça başka bir boyuta geldi aile.
Aslında ne çok kullanıyoruz bu kavramı.
Yalnızca anne, baba, dede, çocuklardan bahsetmiyorum.
Çekirdek aile de değil sözünü ettiğim.
“Tohum aile”. Belki de “kök aile”...
Doğrusu ilk duyduğumda hafiften bir burun kıvırdım.
Ama sonradan öylesine bir değerler bütünü oluştu ki.
Ve en önemlisi, değişimin temel gücü olabilir aile. Motor gücü hatta.
ÖZGÜRCE KONUŞABİLİYOR MUSUNUZ?
Hürriyet Dünyası’nın yönetimi oradaydı.
Herkes bir değer ekledi değişimin köklerine.
Kapısı penceresi açık, hatta gökyüzü görülebilen, şeffaf bir odada, 2 saatlik bir yolculuktu yaptığımız.
Bir arkadaşımız sordu:
“Özgürce konuşabiliyor muyuz?”
“Bu soruyu özgürce sorabildiğimize göre...” diye geçirdim içimden.
İşte o aile kavramından hiç tahmin etmediğimiz kapılar açıldı.
Profesyonel bir hayatta ya da bir şirketin geleceğinde aile ne kadar amatör kalıyor?
Ama sihir de o amatörlükte işte.
İki saat sonra bende kalan cevaplar şöyle:
-Hangi işi yaparsanız yapın temeline kalbinizden gelen bir aidiyet duygusu yerleştirin.
-Etrafınıza bir bakın, hangi şirket çalışanları ile bir aile olmadan başarabilmiş.
-O şirketin kurucusuna bakın, mutlaka bir şantiyede işçisi ile sabahlamıştır.
-Steve Jobs garajda garaj çocuklarıyla uyumamış mıdır Apple için?
-Vehbi Koç’a gidin, Sakıp Ağa’ya gidin Anadolu’nun zorlu yollarından kim başarıyla çıktıysa, çalışanıyla yoldaş olup gelmiştir. Aile olmuştur, paylaşmıştır.
-Mesela bir futbol takımı.
-Siz kendinize taraftar diyebilirsiniz ama, aslında her maçta bir aile olduğunuzu haykırırsınız.
Aile bir renktir...
Sarı-kırmızı, sarı-lacivert, siyah-beyaz, bordo-mavi.
Renklerin ailesi.
Ya siyasi partiler...
Bakın önce geriye doğru ve sonra bugüne bakın.
-Kim kalbinden sesleniyorsa eğer, o siyasi partiyi bir aile haline getiriyor.
Gerçekten aile olan kazanıyor.
Kan bağından söz etmiyorum, şan ve şöhret bağından söz etmiyorum.
Zorlu yollardaki fedakârlık bağından söz ediyorum.
Aile olmak profesyonel olmaya aykırı değildir.
İster futbol takımı olun, ister siyasi parti ya da bir gazete...
Yeter ki bir aile olmayı başarabilin.
Kalpleriniz dürüstlük ve saygıyla aynı ufuklara açılırsa eğer.
Kim durabilir ki önünüzde...
Gerisi teknolojidir, yani teferruattır.
Bu ekran çağında yüzünüz birbirinize dönerse eğer...
Mesajlar yalnızca sosyal medya üzerinden değil, kalp üzerinden gidip gelir ki...
Adı en geniş anlamda ailedir.
Yani duygudur. Ve başarıdır.
Vesselam...
Paylaş