Paylaş
“Sınır ötesi”nden “sinir uçlarımıza” doğru yükselen tartışma bu...
PKK’lıların teslim olduğu gün Diyarbakır sokaklarında havai fişekler atılıyor.
Aynı gün bir askeri birliğimize teröristlerden havan topu ile ateş açılıyor.
Bir tarafta havai fişekli “PKK şovu”...
Diğer tarafta PKK’nın “havan topu”.
Ben başından beri bu açılımı destekliyorum. Ve bunun bir devlet projesi olduğunu yazıyorum.
AMAÇ PKK’YI MEŞRULAŞTIRMAK
Şurası açık:
* ABD Irak’tan çekilirken ardında sorunsuz bir petrol coğrafyası bırakmak istiyor.
* Ve biliyor ki PKK orada olduğu sürece Türkiye o bölgeyi ısıtacak, müdahil olacak.
Bu nedenle terörün maşası ateşten çekiliyor.
Yani PKK’nın silahtan arındırılması için düğmeye basılıyor.
Türkiye işte bu atmosferi kendi lehine kullanmak için içerde harekete geçiyor.
Açılım işte budur.
Peki bu durumda DTP’nin zafer şöleni gibi sunduğu o gösterilerin amacı nedir?
Cevap şu:
* Amaç, PKK’yı DTP içerisinde meşrulaştırıp, siyasallaştırmak.
PKK’lıların DTP’nin seçim otobüsünün üzerine çıkartılmasının hedefi budur.
Mücadelenin silahlı ve siyasi kanadı otobüsün üstünde böyle buluşmuştur.
Bir anlamda DTP’nin sivilleşme arayışı ya da çabası bu görüntüleri tetiklemiştir.
OYUNA MI GELDİK
30 yıl akan kan istemesek de zihinlerde bir “nefret coğrafyası” yaratmıştır.
Bir “öfke atmosferi” kurmuştur.
Günlerdir Ankara’nın çok önemli merkezlerinde şu sorunun cevabını arıyorum:
* Devlet bir oyuna mı geliyor?
* Dış güçler Türkiye’ye bir tuzak mı kuruyor?
Biliyorum ki, şu anda oldukça geniş bir kesime komplo teorileri hâkim olmuş durumda.
Büyük bir çoğunluk Türkiye’nin oyuna getirildiğini düşünüyor.
Ama benim Ankara’da yaptığım incelemeler tam tersi bir cevaba ulaşıyor.
MİT BİLİYORDU
Şöyle ki;
* Devlet şu ana kadar DTP otobüsündeki şov dışında süreci kontrol ediyor.
Örnek mi?
Kandil’den gelen teröristlerin seçilişinden orada yaptıkları tartışmalara ve konuşmalara kadar Türkiye’de verecekleri mesajlara kadar her şey anında Ankara’daki “kozmik raporlara” yansıyor.
Bunu birkaç kanaldan doğrulatıyorum.
Yani hangi terörist neye göre seçilmiş, nasıl seçilmiş, teslim olan o teröristin tüm sicili istihbarat olarak Ankara’ya ulaşıyor.
Avrupa’dan gelecek olan teröristlerin kimlikleri ve ne yapacakları da aynı şekilde biliniyor...
ABD’de uyuşturucu kaçakçısı ilan edilip mal varlıklarına el konulan teröristlerle ilgili bilgiler özel kuryelerle iletiliyor.
Aynı operasyon Hollanda’da da gerçekleştiriliyor.
Yani PKK’yı besleyen maddi kanallar kesiliyor.
Böylece uyuşturucu ve silah trafiği de donduruluyor. Bu da PKK’nın silah sağlayan kanallarının kesilmesi anlamına geliyor.
Yani önce bu kanallar bu kesiliyor, sonra silah bırakma noktasına getiriliyor.
İTİDAL ZAMANI
Sevgili okurlar,
İşte bu nedenle ben şimdi “itidal” diyorum.
Bu nedenle ben “Havai fişekle havan topu arasına sıkışmayalım” diyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir.
Bu millet tarih boyunca çok büyük “sabır sınavlarından” geçmiştir.
Bu yüzden o tarihe ve büyüklüğe yakışır bir “sabır” diyorum.
Kimse kendisini diğerinden daha fazla milliyetçi zannetmesin.
Şimdi vatanseverlerin itidal ve sabır zamanıdır.
İKİNCİ YAZI
Sivilleşmek
SABAH uyandı... Acaba ne giyecekti? Otobüsün üstünde haki renkli bir “formayla” halkı selamlamıştı. Dönmüştü işte acılı dağlardan... Yataktan kalktı... Orada duran haki renkli kıyafetlere baktı... Üniforma...
Ne giyecekti? Beyaz bir gömlek. Mavi bir pantolon... Madem geldi... Şov bitti...
Şimdi ne giyecek?
Çıkarabilecek mi o “cinayet forması”nı üzerinden... İçindeki silahı atabilecek mi? Ruhundaki üniformayı çıkartabilecek mi?
Sahiden. Sivilleşebilecek mi?
Boş verin DTP otobüsünün üzerindeki o abartılmış şovu... Siz bu sabaha bakın... Kafalardaki gardırop açılabilecek mi? Açılım sınavı tam orada işte.
ÜÇÜNCÜ YAZI
Kıbrıs için ezber bozma saati: 04.00
SIRA Kıbrıs’a geliyor.
25 yıl mayın döşeyip dikenli tel çektiğimiz, asker yığdığımız Suriye sınırında vize kalkıyor.
Ermenistan’la açılım süreci başlıyor.
Şimdi sıra üçüncü meselede. Yani Kıbrıs’ta.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile son bir yıldır yaptığım bütün sohbetler, 80 yıldır Türkiye’nin üzerinde bir “engizisyon kılıcı” gibi sallandırılan 3 meselenin çözümüne yönelikti.
İşte önceki gün üçüncü meselenin çözümü için düğmeye basılıyor.
Kısa süre önce Davutoğlu ile birlikte Kahire’den Lefkoşa’ya geçerken uçakta yaptığımız sohbette bu gelişmeden sinyallerini almıştım.
Ve önceki gün Kıbrıs sorunu ile ilgili dünyanın değişik yerlerinde görev yapan tüm büyükelçilerimiz Ankara’da toplanıyor.
HATAYI SÖYLEYİN
Toplantının amacı, “özgürce konuşmak, hataları ayıklamak. Yeni bir bakış sunmak”.
Bu toplantı aslında bir işaret fişeğidir.
Ve bugüne kadar pek yapılmamış bir şeydir...
Çünkü bakanlık genellikle, merkezden elçiliklere giden talimatlarla yürütülürdü.
Çok nadir büyükelçiler Ankara’ya toplanırdı...
Şimdi Davutoğlu ve Müsteşar Feridun Sinirlioğlu büyükelçileri bir “beyin fırtınası heyeti” gibi kullanıyor.
Yani tecrübeyi yayıyor...
İşte bu toplantı, dünyaya “ezber bozan bir alternatif” sunmak için bir hazırlıktır...
Ermenistan’la yapılan protokolde olduğu gibi.
Bugüne kadar üç meselede “mızıkçı” gibi gösterilen Türkiye şimdi o imajı tersine çevirmeye çalışıyor.
Bu elbette kolay değil.
80 yılın sorunları, dondurulmuş krizleri tıpkı kuzeydeki buzullarda olduğu gibi ağır ve gürültülü çatırdamalarla, sarsılarak ısınıyor.
Bu, dondurulmuş krizlere karşı bir “bölgesel ısıtma stratejisi”dir.
Bu yüzden o sarsıntıları içimizde hissediyoruz.
İYİ NİYET SİCİLİ
Bakan Davutoğlu, büyükelçilerle uzun süren bir “beyin fırtınası” yapıyor. Bu fırtına sabah 04.00’e kadar sürüyor. Bütün diplomatlar görüşlerini ortaya koyuyor.
Bu önemli bir gelişme...
Ancak bu beyin fırtınasından hemen büyük beklentiler doğmamalıdır.
Örneğin limanları açmak gibi.
Bu beyin fırtınaları, ezber bozacak hazırlıklar, daha çok Türkiye’nin barış için iyi niyet sicilini doldurmaktadır.
DÖRDÜNCÜ YAZI
Tepkisiz kalmadı teşekkür ediyorum
GEÇEN hafta okullardaki beden eğitimi, müzik, resim saatlerinin bir saate indirildiğini duyurmuş, tepkileri dile getirmiş ve eleştirmiştim.
Son sözüm şuydu:
“Böyle bir kararın altına Nimet Çubukçu nasıl imza atıyor?
Mutlaka bir şey yapacaktır.”
Nimet Çubukçu, “kalbi donmamış bir siyasetçi” olduğu için bu çağrılara karşı tepkisiz kalamazdı.
Nitekim kalmadı.
Ve ders saatlerinin artırılması için harekete geçildi...
Bu duyarlılığı için Milli Eğitim Bakanı Çubukçu’yu tebrik ediyorum.
BEŞİNCİ YAZI
Hoparlör... Korna... İstanbul hazır mı
YILLAR önce Kerem Görsev’le Liubliyana’da bir caz barda oturmuştuk...
Avrupa’nın birçok yerinden müzisyenler geliyordu...
Duvarda büyük bir ilan tablosu...
İş arayan müzisyenler ve müzisyen arayan kulüpler...
Gelen çalıyordu...
Kerem de çaldı mı hatırlamıyorum. Ama sokaklarda yürürken kulağımıza gelen trompet sesini, piyano tonlarını, arka sokaklardan kıvrılarak yükselen kısık kadın sesini çok iyi hatırlıyorum...
Bir caz kentiydi orası... Ve biz sanki sokaklarda değil, notaların arasında yürüyorduk...
Şimdi İstanbul’da caz var...
Ama sokaklara yansımıyor...
Sokaklar korna sesinden, endişeden, gürültüden geçilmiyor...
Aniden arkanızda patlayan bir korna sesiyle hopluyorsunuz...
Bir polis arabasından sonuna kadar açılmış hoparlörün madeni sesi yükseliyor:
“SAĞA ÇEK!”
Korkuyoruz... Korkudan bağırıyoruz.
Öylesine bir gürültüyüz ki;
Ne hastane, ne huzur ne de bir saygı tanıyoruz...
Anladım ki, birbirimizi sevmiyoruz...
Nefrete, öfkeye ayarlıyız...
Bu nedenle soruyorum:
İstanbul bu gürültüyle bir kültür başkenti olmaya hazır mı?
Paylaş