Paylaş
“ANAP’ın cumhurbaşkanı mı, yoksa milletin cumhurbaşkanı mı?”
Hangi yasayı onaylasa, hangi yasayı reddetse aynı eleştiri:
“Milletin değil kendisini seçen partinin cumhurbaşkanı.”
Muhalefet yıllarca böyle eleştirdi Özal’ı...
ANAP Meclis’te çoğunluktu. Gelen yasaları Özal onayladığında eleştiri patlardı.
Yasaları onayladığı için Demirel, Özal’a bir isim takmıştı:
“ÇANKAYA NOTERİ”
Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığı Köşkü için “864 rakımlı tepe” diyordu.
Tatlı bir muhalefetti. Vahşi değildi.
Özal’ı ANAP cumhurbaşkanı seçtiği için “tarafsız değil” diye eleştiriliyordu...
Oysa cumhurbaşkanı tarafsız olmalıydı. O zamana kadar böyleydi.
Muhalefete ve ülkenin bir bölümüne göre tarafsızlık bozulmuştu.
Özal renkli bir cumhurbaşkanıydı. Her konuyla ilgiliydi.
Ve her konuya hâkimdi.
ANAP hükümetleri onu dinliyordu.
Dinlemeyenleri azlediyordu.
Yıllar geçti. Seçimler yapıldı.
Demirel başbakan oldu.
AKŞAM YEMEKLERİNDEKİ İBRET
O günlerde Özal köşkte akşam yemekleri verirdi.
Türk cumhuriyetlerinin devlet başkanları davet edilirdi.
Yemek salonunda biz gazeteciler de masalara oturur, cumhurbaşkanlarının gelmesini beklerdik.
Elbette protokol masasında Meclis Başkanı, Başbakan Demirel, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı gibi önemli isimler otururdu.
Bütün salon oturduktan sonra Kaya Toperi kapıda anons ederdi:
“Sayın Cumhurbaşkanları!!!”
Bu anons üzerine salondaki herkes ayağa kalkardı.
O anlarda, Özal salona girerken ayağa kalkan Demirel’in yüz ifadesini büyük bir merak ve ibretle izlerdim.
Özal yıllarca Başbakan Demirel’in müsteşarlığını yapmıştı. Demirel’e “Abi” derdi.
Demirel ayağa kalktığında o da kalkar. Demirel bir salona girdiğinde Özal ayağa kalkardı.
Aradan yıllar geçmiş. Şimdi Özal cumhurbaşkanı olarak salona giriyor...
Ve bir dönemin başbakanı Demirel yine başbakandı...
Ama bu defa o ayağa kalkıyordu.
Demirel her akşam o yemeklere geldi ve Özal salona girince ayağa kalktı.
Az önce ‘Merak ve ibretle izlerdim’ diye yazdım.
Niye mi ibretle izledim...
Çünkü bugünün demokrasi çınarı olan Süleyman Bey, o günlerde eski müsteşarının önünde her ayağa kalktığında, demokrasi terbiyesini bir ibret olarak hafızalarımıza kazıyordu....
BUGÜNLERE GELİNCE
Şimdi yine bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşıyoruz.
Ama bu defa çok farklı.
Farklı, çünkü bu defa cumhurbaşkanını Meclis’teki milletvekilleri değil, halkların kendisi seçecek.
Belki bir parti aday gösterecek.
Ya da birden fazla parti bir aday üzerinde anlaşacak.
Ama ne olursa olsun, sonunda cumhurbaşkanını halklar seçecek.
Halklar tarafından seçilen cumhurbaşkanı da kendisini bir partiye vicdanen borçlu hissetmeyecek. Böylece gerçek anlamda tarafsızlığı denemiş olacağız.
Abdullah Gül de zaman zaman böyle eleştirildi.
AK Parti oylarıyla geldiği için aldığı kararlar AK Parti lehine sayıldı.
Ne kadar tarafsız olursa olsun o eleştiriye maruz kaldı.
Peki ya şimdi?...
Halkların seçtiği bir cumhurbaşkanı doğal olarak tek muhatap olarak, tek vicdan muhasebesi olarak halkları görecek.
Bu gelişme, Özal’la başlayan ve yıllardır cumhurbaşkanlığı üzerinde bir “gölge” gibi duran tarafsızlık eleştirisini ortadan kaldırabilir.
O yüzden diyorum ki...
Kim seçilirse seçilsin.
Halk seçecek. O eleştiri ortadan kalkacak.
‘OVACIK’TAN ÇIKTIK YOLA’
TUNCELİ Ovacık’a seçilen belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu TKP’nin ilk seçilmiş başkanıdır.
TKP’li başkan, ilk icraat olarak suyun fiyatını 75 kuruşa indirdi.
Ulaşımı bedava yaptı.
Makam arabasını kendisi kullanıyor.
Yakında Çin’i, Küba’yı görmek istiyor.
Ve birçok TKP’li mesaj atıyor:
“Ovacık’tan çıktık yola...”
Ben de demokrasi adına diyorum ki,
“Yolunuz açık olsun...”
Paylaş