Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer

İstanbul’da kupayı aldığı maçın hemen öncesinde konuşmuştuk.

Haberin Devamı

1) Âşık olduğum spor tenisti ve tenisin efsanesi karşımdaydı.

Bunca yıllık gazeteciyim ama heyecandan ne soracağımı bilemedim.

Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer

Ağzımdan öylesine döküldü:

“Uzun yıllar tenis oynadım. Şimdi benim oğlum da tenis oynuyor. Yeni yetişen çocuklara bir sözünüz olabilir mi?”

Federer, “Bu meseleyi biliyorum, çünkü ben de yaşadım” diyerek güldü:

“Elbette teniste yenmek önemlidir. Ama ondan daha önemlisi, tenisi sevmektir. Gençlere ise söyleyeceğim şey şudur. O yaşlarda antrenman pek sevilmez. Daha çok maç yapmak istenir. Ama doğrusu maç heyecanıyla antrenman yapabilmektir. Antrenmana ciddi bir şekilde ağırlık vermek gerekir. İşte bunun için de tenisi gerçekten sevmek gerekir. Önce sev, yenmek sonrasıdır...”

Haberin Devamı

Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer

Dünyanın 1 numarası...

Tenisin majestesiyle sohbeti uzatmak istedim. Ama süre az.

Bir süre daha konuştuk. O da önündeki topları imzalamaya başladı.

Ama baktım. Her topu özenle tutuyor, topun üzerindeki yazının boş tarafını arıyor. Ve sanki en yakın arkadaşına gönderdiği bir mektuba imza atar gibi özenle imzalıyor.

O kısa sohbetten sonra kendi kendime dedim ki:

“Bu insan yalnızca bir tenisçi değil, aynı zamanda insanlık ve tevazu dersi için yazılmış bir kitap...”

Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer

2) GÖZYAŞLARIYLA VEDA

Dün Federer için Londra’da düzenlenen muhteşem veda gecesini izlerken düşündüm bunları.

Avrupa takımı olarak çıkmışlardı.

Ezeli rakibi Nadal’la birlikte çiftler maçını oynuyorlardı.

Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer

Yan taraftan dünya tenisinin en büyük isimleri Djokovic, Berettini, Murray, Tsitsipas alkışlıyorlardı.

Salon yıkılıyordu.

Haberin Devamı

Binlerce insan, “Seni seviyoruz Roger. Sen her zaman 1 numarasın” diye bağırıyordu.

Organizasyon gerçekten muhteşemdi.

Çiftler maçında yenildiler.

O an Nadal’ın yüzündeki ifadeyi hiç unutmayacağım.

Ezeli rakibinin son maçında ona bir zafer hediye etmek istiyordu. Ama olmadı.

Ve alkışlar arasında tenisin iki ezeli rakibi ve efsanesi... Birbirlerine sarılıp ağlıyorlardı.

O anı Eurosport sunucusu Emre Yazıcıol öylesine duygu yüklü anlatıyordu ki...

Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer
Rafael Nadal

Bizi de ağlatıyordu.

Emre, “Ben hayatımda bir daha böyle bir veda göreceğimi sanmıyorum. Bu bir masal. Bu bir masal. Tenisin majestesine veda masalı” derken kim bilir o an televizyonun karşısında kimlerin gözleri doluyordu.

Haberin Devamı

Düşünün ki... 24 yıllık tenis macerasında tam 310 hafta dünyanın 1 numarası olmuş bir isim. Şimdi veda ettiği Londra’da Wimbledon’da tam 8 kez dünyanın en değerli Grand Slam kupasını kaldırmış.

Amerika Açık’ta 5 kez kupayı almış. Fransa, Avustralya Grand Slam kupaları...

1200 galibiyet. Ama en önemlisi...

Tevazusuyla, saygısıyla çok sevilmiş. Bir tek kez kortta ters bir hareketi olmamış. Bir tek kez raketini yere vurduğu ya da fırlattığı görülmemiş.

Yense de yenilse de hakemlere, rakiplerine, seyirciye gülerek ve saygıyla korttan ayrılmış.

İşte bu yüzden dün gece dünyada eşi görülmemiş bir sevgi seliyle bir veda yaşadık.

Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer

3) AİLESİYLE MUHTEŞEM

Hele eşi Mirka’nın korta gelişi. Eşine sarılışı. Gözyaşları. Sonra çocukların onlara sarılması.

Haberin Devamı

Bir tenis ailesinin mucizesi ve gözyaşlarıydı bu manzara.

Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer

4) DJOKOVİC VE NADAL

İşte o anlarda Djokovic ve Nadal’a baktım. İkisi de gözyaşlarını tutamıyordu.

Düşünün ki...Yıllarca kortlarda kıyasıya mücadele etmişsiniz. Çarpışmışsınız. Ama şimdi rakibinizin veda gecesinde onunla birlikte ağlıyorsunuz. İşte bu kıyasıya rekabetin insan olma halidir.

Giderken rakiplerin de ağlıyorsa eğer

5) BİZDE BÖYLE BİR VEDA OLDU MU

Bu harika geceyi izlerken ister istemez sordum: “Neden biz başarılı bir sporcumuza böyle bir veda şöleni düzenlemeyiz?”

Ne sporcular çıkarttık. Hangi birine böyle bir veda ve vefa gösterdik? Nedense biz vedayı genellikle ölümlerin ardından yaparız. Oysa yaşayan vedalara ne çok ihtiyacımız var.

Yazarın Tüm Yazıları