Paylaş
1) Başbakan tarafsız bir kuruma anket yaptırmış. Halka sormuşlar Kılıçdaroğlu mu? Topbaş mı? Kılıçdaroğlu 1.5 puan önde çıkmış... Bu tabii alarm demek...
Söyleyen CHP il başkanı... Ve iddia ciddi... Bu nedenle arayıp bir kez daha soruyorum.
- Böyle bir sonuçtan emin misiniz?
"Evet" diyor ve ekliyor:
- Aynen doğru... Başbakan da bunu görüyor. Dikkat edin, Başbakan yapmaması gereken bir şeyi yapıyor. CHP adayı Kılıçdaroğlu’yla artık kendisi uğraşıyor... Çünkü durumu gördü. Topbaş’a bırakırsa olmayacak. Tabii kendisi de girse artık fark etmiyor...
Peki bu durumda CHP ve AKP’nin "İstanbul cephesi"nde durum nasıl gözüküyor?
CHP STRATEJİSİ
- Kılıçdaroğlu İstanbul’da CHP Genel Merkezi’nden ayrışmaya başladı. Bence bunu bilerek yapıyor... Özellikle toplumun büyük bir kesiminde CHP’ye duyulan tepkiyi böylece yumuşatıyor... ANAP, DP, DSP hatta MHP oylarına göz dikiyor... Yani bir "Anti-AKP cephe" kurmaya çalışıyor..
Kendisi söylemiyor ama "çarşaf ve Kuran Kursu açılımları"nın da karşısına dikilmeyerek AKP’den uzak duran ama koyu muhafazakar olan kesimlere ulaşmaya çalışıyor.
Diyor ki;
- Bak otobüs durağında bekleyen başörtülü kardeşim, önünden son model cipiyle geçen türbanlı da inanıyor, sen de. Yoksulluğun inançla ne ilgisi var? Kim neye inanırsa inansın ister başı kapalı ister açık, ben yoksulun hakkı için uğraşacağım. Bunun için de yoksulluğun ve yolsuzluğun karşısına dikiliyorum...
İşte bu mesaj Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’a fısıldadığı mesaj...
AKP CEPHESİ
- İstanbul ölçeğinde "AKP savunmaya düştü" imajını kırmak için Başbakan bizzat kendisi devreye giriyor... Her durumda Kılıçdaroğlu’nu CHP’yle bir arada göstermeye çalışıyor. Baykal’a yüklenerek Kılıçdaroğlu’nu oradan sıkıştırmaya çalışıyor. Muhafazakar oyların tümünü bu şekilde kendinde tutmayı hedefliyor.
AKP STRATEJİSİ
AKP mahalle bazında çalışarak yıpranma riskini azaltmaya çalışıyor. Erdoğan İstanbul’da oyu kendisi için istiyor. Sürekli olarak yüklendiği nokta şu: "Siz ne yaptınız, bakın biz neler yaptık. Siz proje yapamazsınız, ancak kavga eder, çamur atarsınız..."
SONUÇ
Peki AKP 15 yıllık İstanbul iktidarını kaybeder mi? Ya da şöyle soralım:
- Son seçimde CHP Sefa Sirmen’le çıkmıştı. Sirmen yargılanan bir belediye başkanıydı. AKP 680 bin oy farkıyla seçimi aldı. Kılıçdaroğlu bu farkı kapatabilir mi?
- Belli ki Kılıçdaroğlu iktidarı zorlayacak tek isim olduğunu gösteriyor...
Bu yüzden AKP cephesi önümüzdeki dönemde İstanbul’a özel şeyler yapacaktır...
İKİNCİ YAZI
O hassas konu için neden Kocaeli
SEFA Sirmen "Her mahalleye bir Kuran kursu" projesini Baykal’a açmış mıydı? Sanmıyorum. Dahası bunun bir parti kararı olmadığını biliyorum... Eğer olsaydı son program kurultayında ciddi şekilde tartışılırdı... Peki bu derece hassas bir konu neden Kocaeli’nden açıklanıyor. Sanki bir emrivaki... Artık şu çok açık. CHP iki konuda tam bir "ideolojik deprem" yaşıyor...
BİR Başörtüsü ve inancına göre yaşama özgürlüğü ile laiklik ilişkisi... Kılık kıyafet... Yani her başını örten "laiklik düşmanı" mı sayılmalı? Sayılmayacaksa nasıl bir açılım olmalı?
İKİ Kürt meselesi ile kimlik sorunu... Yani Kürt kimliğini kabul etmek Türkiye’ye ihanet mi sayılıyor. Kürt kimliğini kabul etmek PKK’ya hizmet anlamına mı geliyor?
CHP tabanından gelen bu sorular yıllarca cevap bulamadı. CHP bir ideolojik açılım geliştiremedi. Özgürce tartışamadı. Son program kurultayında bu iki konu gündeme bile alınmadı... Ve işte bu yüzden en hassas konu, Kocaeli’nde Sefa Sirmen isimli adayın kararına kalıyor... CHP şimdi tam bir ideolojik deprem yaşıyor...
ÜÇÜNCÜ YAZI
Küresel düşmanlık: Yabancılar dışarı!
DÜNYANIN en büyük markaları bakın ne durumda.
AVRUPA Renault 6 bin işçi çıkartmış. Alitalia 3 bin. Akzo Nobel 3 bin 500 işçi. Daimler AG 2 bin 300, Volvo (oto malzeme) 5 bin 950 işçi çıkartmış. British Telecom 10 bin işçi. Peugeot-Citroen 3 bin 350 işçi. Rolls-Royce (motor yapım) 2 bin işçi. Arcelor Mittal 9 bin. Telecom İtalia 9 bin. Electrolux 3 bin. Phipils Electronics 6 bin işçi. Atlas Copco 3 bin. SAS Havayolları 8 bin 600.
KUZEY AMERİKA Chrysler LLC 6 bin işçi. Ford Motor, Pepsi, DuPont, AVIS, DELL, BOING, CESNA AIRCRAFT, İntel, Microsoft, General Motors, Caterpillar toplam yaklaşık 15 bin işçi.
ASYA MARKALARI Nissan 2 bin 250, Sonny Corp 16 bin işçi çıkartmış. Panasonic 15 bin işçi...
Reuters verilerine göre eylülden bu dev markalar toplam 484 bin 30 işçiyi çıkarttılar.
"Bunlardan bana ne kardeşim" diyebilirsiniz. Ama demeyin....
Çünkü BBC, işten çıkartılan işçilerin gösterisini yayınlarken şu pankartlar dikkatimi çekti:
- Yabancılar dışarı...
- İş önce kendi vatandaşına...
Bu yayılıyor... Yakında küresel krizin yabancı düşmanlığına dönüşmesinden ve Türk vatandaşlarını tehdit eder hale gelmesinden korkuyorum...
DÖRDÜNCÜ YAZI
’Paşaya bu olursa garibana ne olur’
HURŞİT Tolon’un "delil yetersizliği"nden tahliye edilmesini haber olarak verince bakın neler gördük...
hurriyet.com.tr’ye o kadar çok yorum geldi ki... Elbette Ergenekon Davası’nı eleştiren var, sahip çıkan var. Soru soran var... Derin devlet diye daha da yüklenen var... Ama bir bölüm yorum var ki, Ergenekon davasının çok ötesinde... Şöyle diyor genç yorumcu:
- Yani ne oldu şimdi? Paşa 220 gün içeride yattı. İçeri girmesi için mahkeme bir delil kabul etti. Şimdi onun delil olmadığı gerekçesiyle serbest bıraktı. Arada 220 gün var. Eğer paşaya bu oluyorsa garibana kim bilir ne oluyor?
İşte bu yorumun altını çiziyorum... Bu yorum bir "Ergenekon polemiği" değildir...
Bu yorum doğrudan halkın adalete olan bakışını, içine düştüğü kuşkuyu yansıtmaktadır.
Bu yorumlar ciddiye alınmalıdır. Çünkü bu endişe bütün bir "adalet sistemini" sorgulamaktadır...
Halkta böyle bir kuşku bulutu yaratılması, adalete olan inanç açısından tehlikelidir.
BEŞİNCİ YAZI
ABD ile ’ağır silah’ meselesi
ABD resmen açıkladı: "Irak’tan askerlerimizi çekme süreci başlamıştır..."
Eve dönüş için en emin yol Türkiye’dir...
Bunun için Türkiye’deki "ABD ve İsrail düşmanlığı"nı yeniden bir "sempati köprüsü"ne dönüştürmek gerekir. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e sordum...
İşte cevap:
- Bunun için de bir hazırlık yapılıyor. Dışişleri ve Genelkurmay hazırlığı yapıyor.
- Peki nasıl geçecekler?
- Zaten ABD ile olan anlaşmamız gereği İncirlik Üssü var. O üs kullanılır. Askerler oradan sevk edilirler...
Biraz daha araştırınca, sevkıyatın zaten İncirlik üzerinden kısmen başladığını öğreniyorum... Yani bir süredir İncirlik üzerinden "eve dönüş" yapılıyor...
Tabii burada bazı şartlar da var... Örneğin "ağır silahlar"ın geçişi... Vecdi Bey bu konuyla ilgili kısa bir cevap veriyor:
- Ağır silahlar ayrı bir konu... İncirlik üzerinden izne bağlı. Yani bizim iznimize. Şu an yapılan uçuşlar da bizim kontrolümüzde. Ağır silah olunca karar verilecek. İzin konusu var...
Evet, önümüzdeki "kısa" dönemin "uzun" ve "ağır" soruları bunlar... ABD askerinden arındırılmış bir Irak, nasıl bir Irak olacak? Parçalanır mı? Türkiye ne yapacak? Irak’ta milli ordu hálá oluşmadı. Barzani askeri gücünü milli orduya bırakacak mı? Peşmergeler ne olacak?
ABD oradan ağır silah geçirmek isterse Türkiye ne diyecek?
Bütün bu sorular ABD askerinin eve dönüşüyle, dahası Irak’ın geleceğiyle ilgili.
Yani doğrudan bizimle ilgili...
Paylaş