Paylaş
Vay be...
Nasıl yani?
Şöyle diyor haber:
“Rodos ile Meis Adası arasında sefer yapan bir feribotta görevli olan bir kişi, seferler sırasında çektiği Yunan askeri gemilerine ait fotoğrafları, Rodos’taki Türk başkonsolosluğundan bir görevliye veriyordu.”
Böylece iki kişi gözaltına alınmış.
Casusluk iddiası bu...
Ama insan bunu okuyunca...
Biraz da Meis-Rodos-Türkiye arasındaki mesafeleri bilirse...
Yapabileceği tek bir şey var:
Kahkahalarla gülmek...
Arkadaşlar, Meis Adası açıklarında bir Yunan askeri gemisi varsa, bunu görüntülemek için casusa falan ihtiyaç yok ki...
Meis Adası’yla Türkiye’nin Ada Burnu arası, 1 mil bile değil...
Yani bırakın özel cihazları, Kaş’tan dürbünle baksanız Meis’te olanı biteni görürsünüz.
Rodos’a gelince...
Rodos Adası ile Gökçeburun arasındaki mesafe 8.5 mildir.
Kaldı ki karasuları sınırları o kadar iç içe girmiştir ki...
Rodos’a birkaç mil kalana kadar Türk bayraklı bir tekneyle yanaşabilirsiniz.
Orada Yunan savaş gemilerini görmek için feribota ihtiyaç yok ki...
İşte o nedenle Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma bu casusluk suçlamasına “kahkahalarla” gülünür...
LİBYA AÇIKLARI
Kaldı ki aylar önce Türkiye, Libya açıklarında, yani yaklaşık 2 bin millik bir alanda hava ve deniz harekâtı yaptı.
Yani gerek havadan gerekse denizden, o coğrafyada her türlü istihbaratı ve manevrayı yapabileceğini gösterdi.
İşte bu nedenle yazının başlığını....
‘Dünyanın en komik casusluk iddiası’ koydum.
Ayrıca sonradan öğrendim ki gözaltına alınan kişi serbest bırakılmış.
PEKİ NEDEN YAPIYORLAR?
Şimdi gelelim asıl soruya...
Elbette ki Yunanistan’daki bürokratlar da bu “casusluk iddiasının” komikliğini biliyorlar.
Rodos ve Meis Adası’nın çevresinde neler olup bittiğini görmek için birisinin çektiği fotoğrafa ihtiyaç olmadığını bilecek kadar askeri teknolojiden haberdarlar.
Peki neden yapıyorlar?
İlk ve en açık yorum şöyle:
“Yunan hükümeti, Türkiye’ye karşı AB’den yaptırımlar çıkacağı konusunda kendi iç kamuoyunda ciddi beklentiler yarattı. Ama sonuç bekledikleri gibi olmadı. O nedenle kamuoyundan eleştiriler alıyorlar. İşte o eleştirileri karartmak için bu tür gülünç yöntemlere başvuruyorlar. Oysa doğrusu, karşılıklı iyi niyet çerçevesinde istikşafi görüşmelerin yeniden başlaması için harekete geçilmesidir.”
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM
Bütün bu gelişmeleri alt alta yazarsak, önümüzdeki dönemde gerilim beklentisi olabilir.
Doğu Akdeniz’de çıkar peşinde koşan bazı ülkeler, gerilimin artmasını istiyor olabilirler.
Ama bana göre, özellikle Almanya’nın devreye girmesiyle, yine çözüme yönelik bir sürecin hareketleneceğini söyleyebilirim.
Türkiye her fırsatta, “çözüm için müzakere” diyor.
Ve umarım bu sözler, iç politik kaygıları aşar ve bölgesel barış sularına erişir.
BİR AVUKATIN CAN YAKAN UYARISI
İDDİA şu: H.Y., Antalya’da eski sevgilisinin aracına benzin döküp yakıyor. Tutuklanıyor. Bir süre sonra serbest kalıyor.
Ancak sonradan gözaltına alındığı sırada polislere söylediği ve tutanak altına alınan şu sözleri ortaya çıkıyor: “F.’nin ölümü temiz olmayacak. Yazık etti kendine.”
İşte bu polis tutanağının ortaya çıkması üzerine, F.’nin avukatı Mehmet Çalık aynen şöyle diyor: “Eğer bu şahıs serbest bırakılırsa, bir ay sonra müvekkilimin öldürüldüğüne dair dosya aynı mahkemeye gelecek. Müvekkilimi kanun, mahkeme korumazsa kim koruyacak? Bunu Türk milletine kamuoyu önünde soruyorum.”
Avukat Çalık’ın bu sözlerini okuyunca, benim tüylerim diken diken oldu.
Umarım F. için bir koruma söz konusudur.
Yoksa “Demiştik”, “Uyarmıştık” gibi lafları düşünmek bile istemiyorum...
Paylaş